Kırmızı Et Tüketemeyen Bireyler İçin Beslenme Önerileri

Kırmızı Et Tüketemeyen Bireyler İçin Beslenme Önerileri

Son zamanlarda ülkemizde yaşanan Şarbon hastalığı tehlikesi nedeniyle kırmızı et yemekten kaçınıyorsanız önerilerime kulak verebilirsiniz. Dönemsel olarak et yememek sağlığınız için bir takım eksiklikleri de beraberinde getirebilir. Özellikle de genel sağlık durumunuz bu konuda olumsuz bir alt yapı oluşturabilecek düzeydeyse protein-enerji dengesizlikleri ve mineral yetersizlikleri yaşayabilirsiniz.

Protein, çocukluk çağında büyüme ve gelişme açısından, yetişkinlerde ise hücre yenilenmesi ve onarımı bakımından çok gereklidir. Uzun süreli protein yetersizlikleri bu konularda eksikliklere yol açabilmektedir. Çocularda boy uzamasının yavaşlaması, kas gelişiminin eksik kalması ve bu sebeplerle büyüme hızının yavaşlaması söz konusu olabilir. Yetişkinlerde ise öncelikle kas kayıpları ortaya çıkabilmektedir. 

Bu gibi sorunlar yaşamamak için şu önlemleri alabilirsiniz:

Öncelikle kırmızı et yerine beyaz et türlerine yönelebilirsiniz. Tavuk, hindi, balık gibi besinleri daha sık tüketebilirsiniz.

Yumurta tüketim sıklığınızı arttırabilirsiniz. Eğer yumurtayı sade olarak tüketmekte zorlanıyorsanız omlet, menemen veya sebzeli türlerini  (ıspanaklı yumurta vb.) tercih edebilirsiniz.

Bitkisel protein kaynakları arasında en zengin olan tür kuru baklagil lerdir. Baklagil türlerini haftada 2-3 kez tüketebilirsiniz. Kuru baklagiller arasında kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, barbunya, soya fasulyesi, kırmızı mercimek, iç börülce ve iç bakla yer almaktadır. Soya fasülyesinden elde edilen soya eti ve kıymasını da yemeklerde kullanarak protein içeriğini zenginleştirebilirsiniz. 

Baklagil türlerindeki demirin emilimini arttırmak için C vitamini içeriği yüksek olan besinleri aynı öğünde tüketiniz. Limon sıkabilir veya salata tüketebilirsiniz.

Protein açısından eksiklik yaşamamak için en önemli protein kaynaklarından 2.’si olan süt ve süt ürünlerini daha sık tüketebilirsiniz. Süt, yoğurt, peynir, ayran, kefir gibi besinler bu grupta yer almaktadır.

Ayrıca açıkta satılan çiğ sütlerden satın almayarak ve özellikle dışarıda iyi pişmemiş et türlerini yemekten kaçınarak da önlem alabilirsiniz.

Diyetisyen Serap Orak


Utanç yazısı

Evet arkadaşlar bu bir utanç yazısıdır. 18 Şubat 2018'den beri yazmayan blogger diyetisyenin utancını ve mahcubiyetini içermektedir. Yazının devamı iç dökme kısmından oluşacak ve son kısmında yeni umut filizleri yeşertecektir...

6 aydır blog yazmayan bir blogger ne kadar mahçuptur bilmenizi istemem, valla hoş birşey değil :( kimsenin başına gelmesin. Geldiyse de yapacak birşey yok, dünyanın sonu değil ama bir özürü hak ettiniz tabi. Hala takibi bırakmadığınız, merak ettiğiniz, mail ve mesaj yoluyla blog yazmam konusunda cesaret verdiğiniz için ne kadar teşekkür etsem azdır. Yazmadığım günler için de özür dilemeler yetmez.


Önce şu Youtuber olma konusuna gelelim. Evet yalan değil, çok güzel videolar çektik. 6 tane falan biriktirdik ki her haftaya bir video koyalım aksama olmasın (devamını çekecektik, 15 tane olunca yayına başlayacaktık). Bu kadar iyi niyetle yola çıkmışken kışın hastalıklar vs derken onları yayına alamadık. Hala elde var 6 video :) Şimdi yayınlasak çok zaman aşımına uğramış mıdır bilmiyorum ama açıkcası ben bu video işine çok da ısınamadım. Benim olayım yazı arkadaşlar, yazmam lazım.  Şiir, yazı, mektup... Yazmayı seviyorum ben. Öyle kamera önü işleri sevmiyorum. Fark ettiyseniz instagramda da hiç video koymam, kendimi çekmekten hoşlanmam, canlı yayın yapmam. Tarzım değil demek ki. Sinema sektöründe olsam oyuncu olmak yerine büyük ihtimalle senarist veya yönetmen olurdum herhalde :))) illa kamera arkası isterim yani.

Benim youtube kanalım hariç, başka çekimler de yaptık. Şimdilik hala yapım aşamasında olan kolektif bir proje olduğu için açıklayamıyorum ama araya bu projenin çekimleri ve hazırlıkları girince de benim YouTube kanalının işleri aksamadı desem yalan olur. Kısmette ne varsa o oluyor, kendime kanal açıp video biriktirirken kendimi başka bir projenin çekimleri içinde buldum :) O yayına girince haber vereceğim merak etmeyin. Zaten bence çok bomba gibi bir iş olduğu için sosyal medyada duyacaksınız da ;)


"Hadi o iş bitti, sonra ne yaptın Serap, niye blog yazmadın, video çekimlerine devam etmedin?" diye sorarlar insana. Ona da bir cevabım var. Çünkü öyle bir işin içine girdim ki, çıkmam mümkün değil. Belki müsade alırsam onu da açıklarım :) şimdilik süren ve günlük hayatımın çok büyük bir kısmını kapsayan bir iş oldu.

Bende icraat biter mi? Yaz ortasında birdenbire ortaya çıkan bir kitap projesi gündeme geldi, o proje de tamamlanmadığı için henüz açıklama yapamıyorum. Ama bitince hepiniz benim adıma çok sevineceksiniz biliyorum. Sizin beni tanıdığınız kadar ben de sizi tanıyorum çünkü :) Şu an diğer işlerimin yoğunluğundan kitap yazma işi de yavaş gidiyor ama geç olsun güç olmasın di mi?


Eeee ben daha ne yapayım? Artık saçımı bile tarayacak zamanım kalmayınca gittim saçlarımı bile kestirdim :)) gülmeyin, gerçekten zaman ayıramadığım için yaptım. Gayet de iyi oldu pratiklik açısından, özellikle de "En az 10 yaş gençleşmişsin" diye bir yorum aldım ki ben bu gazla 50 yaşıma giderim artık. Yaş 39 olunca 10 yaş gençleşmişsin denmesi 100 tane gül alıp seni seviyorum denmesinden daha güzel biliyor musunuz? :)))


Kendimi işe güce adamamın dışında çok şükür herşey yolunda. İnci ve ben gül gibi geçinip gidiyoruz. İnstagramdan takip edenleriniz varsa zaten herşeyden haberdar oluyordur. Instagram hesabı olmayanlar için de buraya bir "İnci 5 yaşında hatırası" olsun diye çektirdiğimiz fotoğraftan koyayım bari. Anne kız bir maşallahınızı alırız ;)


Hah işte asıl konuya geleyim... Yazmadan duramıyorum. Blog yazmadığım aylarda resmen azap çektim. Benim olayım buymuş arkadaşlar, yazdıkça, ürettikçe, paylaştıkça, iletişimde kaldıkça dallanıyormuşum, çiçekleniyormuşum sanki. O nedenle acaba ben bu yeni moda akımlara uyup da Youtube işine girmesem de gül gibi blogumu yazmaya devam mı etsem? Evet zamanım az ama günlük yazma işinin de keyfi ayrı güzel. Önünde sonunda söz uçar yazı kalır. İç sesimi dinlediğime hiç pişman olmadım.

Belki tam olarak eskisi gibi bir beslenme günlüğü diyemeyiz ama yine de yazarım işte böyle konuşur gibi.

2018 Şubat ayından bu yana hayatınızda neler oldu bitti bir düşünün bakalım... Belki siz de bu postun altına bana bir özet bırakırsınız ;)

Sevgilerimle...

Ailenizin blogger diyetisyeni Serap Orak

13 Eylül 2018
Ataşehir, İstanbul


Sosyal medyada takip etmek için:


İnstagram için http://instagram.com/diyetisyenserap 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...