Hoşçakal 2023, seni hiç sevmedim


Merhaba kabilem,

Bu ifadeyi çok sevdim. Netflix'te izlediğim bir belgeselde geçen bir terimdi. Belgeselin adı "100 Yıl Yaşamak, Mavi Bölgelerin Sırları" izlemek için bir tık! Burada kabile tanımı hayatımızı beraber geçirdiğimiz, en yakındaki halkamızda yaşayan insanlar topluluğu olarak geçiyor. Yani sevincimizi, üzüntümüzü, başarılarımızı, hastalıklarımızı, özel günlerimizi, acı günlerimizi paylaştığımız ve bize destek olan, güç veren insanlar topluluğu. Siz de benim için öylesiniz. Fiziken olmasa da ruhen bir bağımız var ve beni en iyi anlayan insanlardansınız. Baştan beri takip eden veya sonradan aramıza katılan tüm blog dostlarım benim kabilemdir. Bazılarınızla gerçek hayatta tanıştığım ve görüştüğüm/takipleştiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum. Hatta bazen bir yerlerde beni tanıyıp yanıma gelen blog takipçilerim siz o günümü en özel yapan an oluyorsunuz. Belgeseli izlediğim günden beri hayatımdaki insanları konumlandırdığım yer benim için çok önemli hale geldi. Günümü paylaşan, beni merak eden, benim için dua eden, iyi dileklerini sunan, burada ve şu an en aktif olduğum sosyal medya olan instagramda yaptığınız yorumlar benim için çok önemli iyi ki varsınız, iyi ki hayatlarımız bir şekilde kesişmiş. Ben sizden çok razıyım...


Artık kimse blog okumuyor, instagramda saniyelik geçişlerle vakit geçiyor olsa da ben burada benimle olan herkes için yazmayı tercih ediyorum. Okumak ve yazmak benim için her zaman çok önemli olmuştur. Zaten bir türlü şu kamera önü işini tutturamadım. Sevemiyorum, belki ondandır. Ben böyle konuşur gibi yazmayı seviyorum. Biliyorsunuz psikolojide yazmak bir çeşit kişisel terapi yöntemidir. Ben bunun baştan beri çok farkındayım. İnsan ne kadar yalnız hissederse, duyulmak ve anlaşılmak isterse o kadar yazmak istiyor. Ama günlük hayatta şeffaf olmak, duygularını ve özel hayat bilgilerini açmak bir zayıflık olarak algılanıyor. Ben öyle düşünmüyorum. Öyle olsa kimsenin roman okumaması gerekirdi. Kaldı ki en çok roman okumayı seviyoruz. Farkındaysanız konuya yavaş yavaş giriyorum. Buraya kadar yazarken bile çok ağladım zaten, ne bileyim uzun süredir görüşmediğim bir dosta dertlerimi döker gibi oldu çünkü.


Galiba artık burada pek beslenme bilgisi paylaşmama gerek yok, sosyal medyada dünya kadar meslektaşım her dakika bir şey paylaşıyor. Ben artık burayı kişisel günlüğüm olarak kullanmayı düşünüyorum. Seanslarımda ve bazen sosyal medya hesaplarımda beslenme/diyet bilgisi paylaşıyorum zaten. Belki ilerde İnci de blogumu keşfeder ve okur, açıkcası beslenme bilgisi okumasındansa duygularımı ve anılarımı okumasını tercih ederim. Belli ki bu post biraz uzun olacak, sıkılmadan okuyana şimdiden çok teşekkür ederim. Biraz da senin hatrına yazıyorum ;) 2 ay sonra 45 yaşımı dolduracağım. 32 yaşımdan beri blog yazıyorum. Bu yaşıma kadar bu işlerden anladığım kadarıyla herkes duyulmak ve anlaşılmak istiyor. Her zaman diyorum, normal biri blog yazmaz, biraz yalnızlık çekiyor olmalı. 

Gelelim 2023 yılına...

2023 YILI BENİM HAYATIMIN EN KÖTÜ YILIDIR. ALLAH DAHA KÖTÜLERİNİ YAŞATMASIN.

Ben çok hassas bir insanım, Şubat depreminde yaşadığım üzüntüyü, kaygıyı anlatamam. Baskılayabilmek için çok uğraştım ama o günden beri iyi değilim. Depremde hiçbir yakınımı kaybetmedim ama geride kalanlarla beraber biraz aklımı kaybettim bence. Bu acıyı gerçekten yaşayanlara sabır diliyorum. 

Seçim konusuna hiç girmeyelim, benim için koca bir hayal kırıklığı ve boşvermişlik... Artık siyaseti bıraktım. Yiyip, içip, gezip kalan ömrümü yaşarım, toplumun geneli için elimi taşın altına koymaktan vazgeçtim. 

Kişisel hayatıma gelince, 2-3 yıldır ev sahibimin huzur vermemesi sebebiyle (sanki 5 yıl önce silah zoruyla evini gasp ettim de) zaten sürekli bir gerilim hattındaydım ve artık 2023 yılının Ekim ayında bu konuda bir karar almak zorunda kaldım. 2024 yazında İstanbul'dan taşınacağım. Bulunduğum semtte 35bin TL civarındaki kiraları ödeyip tek başıma yaşamam mümkün değil. Bu nedenle Antalya'ya ailemin yanına taşınacağım. Çok da üzülmüyorum doğrusu, bu şehirdeki dostlarımı ve arkadaşlarımı gücendirmek istemem ama bu şehirde kalmam için hiç bir neden kalmadı artık. 2004 Ekim ayında elimde sadece 1 bavulla geldiğim şehirden 20 yıl sonra 11 yaşında muhteşem bir kız çocuğu, bolca anı, koca bir kariyer, bir evlilik ve boşanma ve biraz da aşk acısıyla ayrılıyorum. Bunun veda yazısını Temmuz ayında yazarım, o zaman için mendilleri şimdiden hazırlayın.


Neyse, asıl konu ben bu kararı neden aldım? Daha önce evliyken ve eski eşim iş ararken de bir sabah uyanıp aniden Antalya'ya taşınmak istemiştim ama o zaman eski eşim orada iş bulamamıştı, benim de burada işlerim çok iyiydi. O nedenle bu karar ertelendi, sonra boşandım, kızımla babasını ayırmak istemediğim için taşınamadım. Sonra İnci'nin babası Bodrum'a taşındı ama bu sefer sevdiğim adam buradaydı ve onu bırakamazdım ama şimdi o ilişki de bitti ve maddi manevi tükendiğim bir noktada bu kararı almak zorunda kaldım. Çünkü Eylül ayında babama mesane kanseri teşhisi kondu, çok ilerlemişti. Ekim ayında çok büyük bir ameliyat geçirdi ve tabiri caizse ölümden döndü. Teşhis ilk konduğunda ben burada tek başıma çok üzüdüm. Düşündüm. Ne yapıyorum burada? Hayat sadece çalışıp para kazanmak ve öyle devam etmek mi? Yoksa en sevdiklerimizin yanımızda olması ve birbirimize destek olmak mı? Kendime cevabım şu oldu, kiminle az zaman geçirdiysen ve doyamadıysan onunla olmalısın. Ben burada, İstanbul'da çok yalnızım ve ailemi seçtim. İnci'den sonraki halkadaki kök ailemi seçtim. Çünkü burada yeni bir aile kuramadım, çok istedim ama olmadı. Hepimizin hayatta yaraları var, benim için babam çok özelmiş bunu anladım çünkü onun işi nedeniyle aslında beraber çok az zaman yaşamışız. Bu konu bende bir sürü duyguyu tetikledi ve aslında nereye aitsem oraya gitmeliydim onu anladım. Bana en zor günlerimde maddi ve manevi kucak açan tek yer ailem oldu. Babam 3 ayrı ameliyat geçirdi, 1 tane daha olacak. Yaklaşık 60 gün hastanede yattı. Yeri gelmişken o dönemde yanımda olan, desteğini esirgemeyen tüm dostlarıma kucak dolusu sevgilerimi göndermek istiyorum. Çünkü birisi baban nasıl oldu diye sorduğu anda ağlamaya başlıyordum. Özellikle biri var ki hayatımın en kötü gününde sihir gibi bir şekilde babamın ameliyatı için gün almamıza yardımcı oldu, kendisi bir blog takipçim, Elif hanım iyi ki varsınız, desteğinizin karşılığını ödeyemem. En kötü günümün yüzünü umuda çevirdiniz.


Çoğunuzun bildiği ve merak ettiği konuya gelince... 4 ay önce ayrıldığım (2,5 yıldır tüm kalbimle sevdiğim) adam yüzünden bu yıl çok üzüldüm. Hayatımın en zor günlerinde yanımda olmayan bir adam için hala yas içindeyim ama bu da geçer, bir romanda okuduğum gibi "Aşk kılıç yarası gibidir, kendi geçer izi kalır". Kimseye her hangi bir konuda hesap soracak değilim. Ben akıllı ve zeki bir kadınım, özgürlüğüme düşkünüm ve dış koşullar tarafından kısıtlanmaktan hiç hoşlanmam, kendi tercihlerimi yaşarım. Kimsenin gölgesinde kalamam, kendi yoluma kendim karar veririm. Herkes yolunu seçti. Ben yalnız kalmayı seçtiğim için hiç pişman değilim. Bazı kadınlar bataklık gibidir sizi içine çekmek ve yok etmek ister, bazıları ise masmavi, alabildiğine özgürlük hissi veren huzurlu bir sahil kenarı gibidir. Nasıl yaşamak istiyorsanız aklınızı kullanırsınız ve hayatınızı ona göre şekillendirirsiniz. Ben hayatımın geri kalanı için mutlu ve huzurlu bir hayat seçtim. Pişman değilim, belki yeterince sevilmedim, istenmedim, bunlar benim elimde olan şeyler değil ama kendi seçtiğim aşkı hakkıyla ve gerekli emeği vererek yaşadım, bir daha aynı noktaya geri gidecek olsam yine aynı tutkulu aşkı seçerdim. Çok üzüldük, İnci de çok üzüldü, zaman zaman soruyor ona anlayacağı en uygun dille açıklama yapıyorum. Evettt 2023'e veda ederken bu konuyu da burada kapatıp önümüze bakmaya devam ediyoruz. Hayat güzel, sevdiğim biriyle, huzurlu, özgür, tutkulu, neşeli, cömert, mutlu, saygılı bir ilişki yaşamayı ve büyük bir aile kurmayı seçiyorum. Bunu hak ediyorum. 


Yeni yılda daha çok yazacağım, okursanız ve yorum bırakırsanız sevinirim. Hepinize kayıpsız, sağlıklı, mutlu, bol kazançlı, huzurlu, keyifli, tadına doyamayacağınız yeni bir yıl dilerim. Bana da aynısından lütfen ;) iyi ki benim kabilemdesiniz, since 2011 :)

2024'e 1,5 saat kala bu postu yayınlayarak tüm dileklerimiz kabul olsun diyorum. Bu zor yılımda yanımda olan herkese sevgi ve minnetle...

Diyetisyen Serap Orak

31.12.2023 

Pazar



Bayramınız kutlu olsun :)

Çooook uzun bir aradan sonra herkese merhaba,

Modası geçmiş olsa da hala blog yazmayı veya blog okumayı sevenler için yeniden buradayım. Belki de denk gelir, bayram sabahı okursunuz diye önce bayramınızı kutlamak istiyorum. 

Öncelikle deprem bölgesinde olan tüm blog dostlarıma geçmiş olsun demek ve baş sağlığı dilemek istiyorum. Yaşadığınız sıkıntıları, üzüntüleri ve travmaları anlamam mümkün değil ama orada hiç akrabam olmamasına ve kimseyi kaybetmememe rağmen ben de burada çok acı çektim. Ayrıca beklenen İstanbul depremi açısından da çok kaygıya kapıldım. Oldu bitti duygularını yoğun yaşayan bir insanım ve bu nedenle hayat bazen benim için daha zor geçiyor. Biraz zor toparladım çünkü pek çok sıkıntıyı bir arada yaşadığım bir dönemden geçiyorum. Keşke biraz daha gamsız bir insan olsaydım veya bu kadar çok emek harcamama karşın hayat bana biraz daha cömert olsaydı. 

Eski blog dostlarım son 20 yıldır ülkeyi yöneten iktidar sahiplerini hiç sevmediğimi çok iyi bilir. Çok uzun yıllardır her seçimde gitmelerini umut ederek oy veriyorum. İlk kez bu seçim için artık eminim. İşte bu nedenle biraz neşem yerine geldi de blog yazmaya başlayayım dedim. 

Neyse ben size biraz hayatımdan bahsedeyim. İnci bu yıl 4. sınıfı bitirecek. Babası 1 yıldır Bodrum'da yaşadığı için bu durumun yarattığı fazla sorumluluğu ve İnci'nin duygusal iniş çıkışlarını yönetmek benim için yorucu oluyor diyebilirim. Ama tabi ki bunu da halledebiliyorum. 

İş konusunda pek hırslı olduğum söylenemez. Sosyal medyayı etkili bir şekilde kullanamıyorum çünkü canım istemiyor. Video çekmek, canlı yayın yapmak falan hiç benlik şeyler değil. Ben genelde geri planda kalmayı seviyorum. Zaten o nedenle blog yazmak hoşuma gidiyor. Ama sektör gereği sosyal medyada yer almam ve bu konuya biraz daha önem vermem gerekiyor. Kendime bu konuda azim ve ilham diliyorum. 

Diyetim konusunda bir itirafta bulunacağım. Depremden sonra fazla atıştırmaktan kilo aldım ve 59 kg'a çıktım. 2 haftadır falan dikkat ederek yeniden 57,5 kg'a inmeyi başardım. 55 kg civarına inersem yazı keyifli geçirebilirim. Kışın 56-57 arasında kalsam da olur. Aslında 3-5 kg fazlasının kimseye zararı olmaz ama hep aynı beden kıyafetim olduğu için biraz kilo alınca yaşadığım sıkışma hissi beni rahatsız ediyor. Yeni beden satın almaktansa kilo vermeyi tercih ederim.

Şimdilik kısa kesip son zamanlarda izlediğim dizime döneyim. Bu aralar bir blog dostumun tavsiyesi ile Gilmore Girls dizisine başladım ve çok beğendim. Ara ara başka şeyler izliyorum ama yumuş yumuş tatlı bir anne kız/mahalle/aile dizisi izlemek istersem o akşamlar Gilmore Girls izliyorum. Baya da eski bir diziymiş ama yaşanılan her olay güncelliğini koruyor. Çünkü aslında herkesin hayatı bazen birbirine benziyor.

Özlem ve sevgilerimle sizi kucaklıyorum. Yazmaya gayret edeceğim, en azından niyetim bu :)

Diyetisyen Serap Orak

20.04.2023

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...