Taşınma, Fazıl Say, Zengin Mutfağı ve tüm iyi niyetler

Merhaba blog :)

Geçen hafta Perşembe yazarım demişim ama tabi bunu yazarken taşınma sonrası bu kadar canım çıkarcasına yorulacağımı bilmiyordum. Ama ne yorgunluk! Daha bu hafta bile etkisindeyim. Allah aşkına hangi deli bütün gün ofisini toplayıp, taşıyıp, toz, kir ve sızı içinde Fazıl Say konserine gider :)) bilet almasam hayatta gitmezdim tabi, ama o bileti alırken de taşınacağım belli değildi. İşte ben bu yüzden plan yapmayı sevmiyorum. Ama bu kaotik şehir önceden plan yapmayı gerektiriyor. Nüfus o kadar çok ki nereye gitsen yer yok!

Aynı binada taşınma işi çok zormuş. Çünkü deliyim, tez canlıyım, duramıyorum. Bekle adamlar ertesi gün gelsin herşeyi taşısın di mi? Yok ama illa işin içine bir dalıcam. Kendim gibi bir tez canlı bir kadınla ortak ofis tutarsan sonun bu olur :) Yok anam yok alfa kadını olmak başa bela. 


Neyse işte her yerim sızım sızım ağrıyaraktan muhteşem bir konser izledim. Gerçekten çok etkileyiciydi. Fazıl Say bu sanatı iş olsun diye yapmıyor bence. Adam kendi için çalıyor, resmen kendini piyanoya adıyor. Biz de konsere gittik sanıyoruz :) Konser sonrası piyano kursuna yazılan çok olmuştur bence :) şuraya bir Fazıl Say yorumu ekleyelim de okurken dinleyin. Bir tık lütfen.


Perşembe günü son 10 yılın en önemli taşınmasıydı benim için. Evimi taşırken bu kadar heyecan duymamıştım. Ofis ayrı bir dünya, hayatımın büyük kısmı orada geçiyor. İşini severek yapan herkeste bu duygu oluyordur belki. Bir ara mobilyaları da yenilersem süper olacak. Gerçi ben eskimeyen şeyi atmayı sevmiyorum. Yani hala yeni gibi dururken (modası geçti o ayrı), işe yararken bir eşyayı atmayı sevmiyorum. Hem tutumlu hem tutucuyum galiba. Bana kalsa bu mobilyalarla ölene kadar çalışırım da gelenlere ayıp yahu, hep aynı, insanlar bir değişiklik arar...

Kendime not : bir daha ofisi taşırsan ertesi güne randevu yazma, hele Dilek gibi aynı güne asla yazma :) 2 gün taşınma boşluğu bırak. Fazıl Say konseri varsa hiç düşünme git!


Bu kadar taşınma telaşı içinde Salı günü de Şener Şen'in oynadığı Zengin Mutfağı tiyatrosuna gittim. O da çok güzeldi. Oyunun güzel ve oyuncuların başarılı olmasının dışında Şener Şen'i böyle canlı izlemeyi tarif edecek kelime yok zaten. 40 yaşındayım bütün hayatımız Şener Şen, onsuz bir dönem hatırlamıyorum. 

İşte böyle... Hayatımda yeni bir sayfa daha açmanın ve bunun yorgunluğunu dibine kadar yaşamının haklı gururu ile yazıyorum. Yaşadığım içsel huzuru ifade edecek bir müziğim bile var. O zaman bir tık ;)

Ofisin işleri yavaş yavaş tamamlanırken artık Youtube aşamasına geçmenin zamanı gelmiş gibi görünüyor. Yavaştan blog ve kitap dünyasına da dönersem benden mutlusu yok.

Tabi bu koşturmacada ne yedim derseniz? Bolca döner dürüm, lahmacun, pide, makarna gibi pratik yemekler yedim tabi ki ama vallahi porsiyonları şişirmedim :) kilo vermiş bile hissediyorum çünkü çok hareket ettim. Israrla tartılmayan kaç diyetisyen tanıyorsunuz ? :))) 

Sevgilerimle...

Diyetisyen Serap Orak

8 Şubat 2019

Sosyal medyada takip etmek için:


İnstagram için http://instagram.com/diyetisyenserap 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...