Dün gece yatmadan önce birşey yemeyerek irademle olan savaşımı ben kazandım! Bazen onun da kazanmasına izin veriyorum tabi, her zaman güçlü durup da kendimi ezmeye niyetim yok :)
Sabah yine her zaman ki kaşarlı tostumdan yedim ve 1 bardak da süt içtim. Biliyorsunuz eskiden tostumun büyüklüğü bu kadar değildi. Ya kare dilimlenmiş ekmekten yapıyordum ya da bu büyük dilim ekmeklerin ucundan biraz kesip porsiyonumu küçültüyordum. Şu emzirme dönemi bitsin yine porsiyonumu küçülteceğim.
Nedense canım bu sabah çay içmek istedi. Ama öyle ince belli bardakla falan değil. İnce porselen bir fincanla hem de İngiliz çayı :) İçimdeki aristokrat bazı günler beni dürtüklüyor. O an ki şartlarda nasıl bir atmosfer yaratabilirsem hemen ruhuma iniyorum :)
Öğle yemeği için sağlıklı beslenmeyi kafaya koyduğum için (dün akşam pide ve lahmacun yedim ya ondan) evden salata malzemesi getirdim. 3 dilim tam yağlı Ezine beyaz peyniri ile kalorisini arttırdığım bol yeşillikli bir salata yaptım. Tabi ki zeytinyağı koydum. Saman gibi yiyemem. Limon ve tuz da ekledim. 1 dilim tam buğday ekmeği ile beraber yedim. İçim huzur doldu :)
Arada saçlarımı kestirmek için ofisimin altındaki Makas Kuaför'e gittim. Ne zamandır saçlarıma kafayı takmış bulunuyorum. İnci'nin baştan beri saçlarımdan tutma huyu olduğu için saçımı genellikle ya at kuyruğu veya topuz yaparak topluyordum ama artık ondan da fenalık geldi! Gittim katlı bir şekilde kestirdim. Kendimi bulmaya yaklaşma yolunda sakin ve emin adımlarla ilerliyorum :)
Akşama doğru 1 Türk Kahvesi içtim ve yanında 1 tane de bitter çikolata tüketimim oldu.
Evde hala yemek yok tabi :) Biz de tüm kızlar ve eşim hep beraber yemeğe gittik. Ne zamandır aklımda bir kutlama yapma fikri vardı. Neden mi? Efendim geçenlerde aklıma geldi de bu ay benim İstanbul'a taşınmamın 10. yılı doldu!
Bundan 10 sene önce bavulumu toplayıp İstanbul'a geldiğimde yine bir Ekim ayının ilk haftasıydı. O zaman ne bir evim ne de evinde kalacağım bir arkadaşım vardı. Sadece bavulum ve ben! Çalıştığım kliniğin (Osman Müftüoğlu'nun Yaşasın Hayat Kliniği) çatı katındaki odada 3 hafta kadar yaşamıştım. Akşam olunca herkes evine gidiyor, ben Akaretler' de 2 binanın birleşimi olan kocaaa klinikte yalnız kalıyorum. Ne macera ama :) Sonra da Beşiktaş'ta kötü/eski bir ev tutmuştum. Beşiktaş'ı çok severim. İlk taşındığım yer olduğu için mi bilmiyorum ama hala aklım ve ruhum orda. Bütün bunları düşününce, 10 yıldır bu zor şehirde yoğun bir şekilde çalışınca (7 senesinde evliydim, hala evliyim yanlış anlaşılma olmasın), birkaç depresyon yaşayınca, bir kaç köşeden dönünce bir kutlama yapmak lazım diye düşünüyor insan. Ama biliyorsunuz ben kutlamalar konusunda beceriksiz olduğum için bu da karambole geldi, sadece Burger House'da bir yemek yedik ve Mado'da tatlı kaçamağı yaptık. Ortada yine bir mum üfleme falan yok yani. Niyee çünkü ben her şeyi son dakikada hatırlayan biriyim. Blog yıldönümlerimi de hep unutuyorum biliyorsunuz. Seneye 19 Şubat'ta birisi hatırlatsın lütfen :)
Burger House'da bir tane cheeseeburger yedim, yanında sadece 1 tane patates kızartması ve 1 lokma da panelenmiş hellim peynirinden yedim. 1 kutu da ayran içtim. Burgerimin içine ballı barbekü sosu koydum, mayoneze hiç bulaşmadım-ki severim…
Mado'da ise 1 bardak çay eşliğinde 1/2 kazandibi yedim. Berra'nın pastasından da 1 lokma tadına baktım.
Eve gelince de hiç bir şey yemedim. Acıkmadım.
Bugünlük bu kadar :)
Diyetisyen Serap Orak Tufan
10 Ekim 2014 Cuma
Sosyal medyada takip etmek için:
İnstagram için http://instagram.com/diyetisyenserap
Twitter için https://twitter.com/DiyetisyenSerap
Facebook için https://www.facebook.com/pages/Kendinize-%C4%B0yi-Bak%C4%B1n-Beslenme-Dan%C4%B1%C5%9Fmanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1/130475260372458
Bu fotoğraf karesinde olmayı hak etmeyen biri var kanımca serapcım
YanıtlaSilAynen öyle ve o kendini çok iyi biliyor.
Sil