Paris Gezisi 4. Gün

Paris Gezisi 4. Gün (3 Mayıs 2012 Perşembe)


Bugün dünküne göre daha güneşli bir Paris sabahına uyandık. Çok sevdiğim biri olan sanatçı Serra Yılmaz'ı twitterda takip ediyorum. Serra Hanım Paris'te yaşıyor ve bazen sabah güne başladığında Paris'le ilgili hava durumunu da paylaşıyor. Bu hep hoşuma giderdi. Şimdi Serra Hanım'ın yağmurlu, güneşli, serin veya bulutlu diye paylaştığı Paris sabahlarını yaşadığım için çok mutluyum. Bir de tesadüfen bir yerlerde kendisiyle karşılaşabilsem çok hoş olurdu :)


Dünkü kahvaltım çok güzeldi. Bugün kahvaltımızı Şanzelize (Des Champs Elysees) caddesinde bir cafede yapalım dedik. Yine bir Fransız tarzı olsun diye düşünmüştük ama pek de iyi olmadı. Kahvaltı için boşa para harcamış olduk çünkü siparişimizi yiyemedik. Ağır geldi...

Cafe George V'de

10.00
1/4 bagetten az camembert peynirli sandviç (malesef bu peynirin kokusu çok ağırdı ve tadı da damak tadımıza pek uymadı. Aslında ben Avrupa peynirlerine alışkınım. Çünkü çocukluğumda babam hep getirirdi ancak bu sefer yiyemedim)
1 fincan double espresso (az şekerli)

Caddeye karşı kahvemizi içip sofradan aç kalktık. Ben yine 1/4'e yakın yemişimdir ama Kürşad 2 ısırıktan fazla yiyemedi. Yani koca 2 sandviç çöpe gitti!


Aklımıza biraz ilerde bulunan Starbucks geldi. En azından tanıdık bir tat vardır diye düşündük. Ama ben yine daha önce hiç yemediğim cinnamon roll denemeye karar verdim.

10.30
3/4 cinnamon roll
1 espresso (az şekerli)


Malesef tatlı tad ile güne başlamayı sevmesem de bugün böyle oldu. Buradan sonra yürüyerek D'Orsay Müzesi'ne gitmeye karar verdik. Hava çok güzel, güneşli ama birazcık serin. İşte yol üzerinde çektiğim birkaç fotoğraf...

Kürşad Grand Palais önünde

Pont Alexandre III 

Pont Alexandre III'den Eyfel Manzarası

Pont Alexandre III'de yeni evlenen bir Asyalı bir çift

Köprünün diğer tarafı
Buradan yürüdükten kısa bir süre sonra D'Orsay Müzesi'ne ulaştık. Bu müzeyi görmeyi Louvre'dan daha fazla istiyordum. Çünkü daha çok beğendiğim sanatçılar ve eserleri var. Tavsiye ederim mutlaka gezin. Paris'te çok fazla müze var. Biz sadece 2 tanesini seçtik. Bir daha gelirsek başka müzelere de gideriz. Şimdilik bu kadar yeter. Size D'Orsay Müzesi'ne ait birkaç fotoğrafı da göstereyim.
D'Orsay Müzesi girişi

Harika tablolardan biri

Tanıdık bir eser, Osman Hamdi Bey'in bir tablosu

Üst katlardan D'Orsay Müzesi

Paul Cezanne'in güzel eserlerinden...

Orjinal Van Gogh 
Fikrimi sorarsanız bence D'Orsay Müzesi Louvre Müzesi'nden daha güzel. İyi ki gelmişiz. Beğendiğim eserleri yakından gördüm. Kısa bir süre için Paris'e geldiyseniz bence D'Orsay'ı gezin. Mutlaka müzelerdeki temel parçalarla ilgili kitaplardan alın. Ben aldım. İstanbul'a dönünce bazı günler kahvemi yudumlarken bu kitapları okuyup anılarımı tazelerim... 


Müze çıkışında acıkmıştık. Çıkışta merdivenlere oturup çantamızda bulunan yiyeceklerimizden biraz yedik.

15.00
1/2 küçük paket patates cipsi (karabiberli)
2-3 ısırık elma
Serap Cafe de Flore'da

Buradan çıkıp yürüyerek Saint Germain semtine geldik. Hem semti gezmiş hem de kahve molamız için dinlenmek istediğimiz ünlü cafe Cafe de Flore'da takılmış olduk. Caddeye bakan küçük masalardan birinde kahve içtik. Nihayet ünlü Fransız ekler (eclair) pastalardan bir tane yedim. Fırınlarda  3-4 euro arasında bir fiyata satılan ekler pastanın Cafe de Flore'daki fiyatı 12 euro idi. Bilginiz olsun :)


Cafe de Flore'da
17.00
1 fincan cappuccino
1 fincan espresso
3/4 ekler pasta (eclair)
ünlü ekler pasta (eclair)

Bugün yeme tarzım şekerli pastane ürünlerinden oluştu. Bu da iştahımı kapattı. Canım yemek istemedi. Halbuki çok yürüdük ve enerji harcadık ama yine de çok açlık çekmedim. Akşam için güzel bir Fransız yemeği düşünüyorum...

Buradan sonra metroya binip yine Seine nehrinin diğer tarafına geçtik. Dün vaktimiz yetmediği için La Fayette'in erkek kısmını gezememiştik. Bugün eşimin isteği üzerine orayı gezeceğiz. Çok ilginç  Paris insanda alışveriş etme dürtüsü yaratıyor :)

La Fayette'i gezdikten sonra metroyla semtimize döndük. Hava da serinledi. Avenue Kleber'de bulunan Le Corner Cafe'de yemek yemeye karar verdik. Yine caddeye bakan küçük bir masada güzel bir Paris akşamı keyfi yaptık...


Armut soslu ördek eti


21.00
1 porsiyon armut soslu ördek göğsü (yeni tatlar denemeyi seviyorum. Daha önce hiç ördek yememiştim. Tadı karaciğer ile kırmızı et arasında birşey. Sert bir tadı olduğu için sanırım armut ile soslandırılıyor. Bence güzeldi.)
Pürenin yarısını yedim
1 dilim baget ekmeği
250 ml kırmızı şarap




Tartare
Bu arada yan masada bir kadının yediği yemek dikkatimi çekti. Araştırdım, öğrendim. Adı Tartare. Genellikle at bazen de dana eti ile yapılan bir yemek. Özelliği etin çiğ olarak çekilmesi ve kıyma halinde tabakta servis edilmesi. Bunu yiyebileceğimi sanmıyorum. Daha sonra başka restoranlarda da gördüm. Bazen bir de ortasına çiğ yumurta kırıyorlar. Gördüğüm kadarı ile Fransızlar bunu sıklıkla ve severek yiyor. Hatta marketlerde paket paket farklı baharatlarla tatlandırılmışı da satılıyor. İlgilenen varsa denesin, ben şimdilik düşünmüyorum :)


Yemek ve şarap eşliğinde güzel bir Paris gününü daha tamamladık... Paris je t'aime...


Diyetisyen Serap Orak Tufan


Paris Gezisi 4. Gün (3 Mayıs 2012 Perşembe)

Paris Gezisi 3. Gün

Paris Gezisi 3. Gün (2 Mayıs 2012 Çarşamba)


Dünkü yorgunluğumuzun ardından bu sabah erken kalkmak istemedim. Nasılsa nereye gitsek sırada bekleyeceğiz bari uykumuzu alıp, dinlenip öyle güne başlayalım diye düşündüm. Zaten hava da oldukça kapalı, dünkü gibi güneşli de değil. Sabah olduğunu zor anladık.

Dünkü kahvaltımdan pek memnun kalmadığım için bugün peynir ekmek yiyebileceğim bir kahvaltı yapmayı düşünüyorum. Otelimizin civarında daha önceden gözüme kestirdiğim bir yer var. Adı Pomme de Pain. Paris'in başka yerlerinde de olan bir dükkan zinciri. Sanırım istediğim türde birşeyler yiyebileceğim...

Pomme de Pain'de comte peynirli sandviç
Pomme de Pain'de
10.30
1/2 baget ekmeği arasında comte peyniri (sıcak olarak servis ediliyor, bu peynirin tadını beğendim. Ekmek derseniz zaten çok lezzetli. Paris'te ekmekler gerçekten güzel)
1 bardak Americano (az şekerli)
1 ısırık kurabiye

Bu sabah kahvaltımı beğendim, hatta sandviçimin yarısını eşime verdiğim için pişman bile oldum :) Bir daha bu sandviçten yersem hepsini yiyeceğim...


Yürüyerek metro durağına gidip yollara düştük. Bugün Louvre Müzesi'ni gezmeyi düşünüyoruz. Dün 1 Mayıs nedeni ile kapalıydı. Artık bugün yorulana kadar gezeceğiz, tamamını bitirmemiz mümkün değil. Çok fazla bölümü var ve her bölüm de oldukça büyük. Gittiğimizde gördüğümüz uzunca kuyruğa girip beklemeye başladık. Hava kapalı olsa da en azından yağmıyor. Çantamızda şemsiyemiz, yağmurluğumuz tam teşekküllü geziyoruz :)

Müzede çok fazla yer gezdik. Tek tek anlatmam çok zaman alacağı için ben de birkaç fotoğraf yayınlamayı daha uygun buluyorum. İşte benim objektifimden birkaç Louvre Manzarası...

Louvre girişi sırası

Venüs ve Mars

Mona Lisa'yı görüntüleme çılgınlığı

Ben de çektim :)
Etkileyici tablolardan biri...
Güzel ve canlı gibi heykeller...

Şarap tanrısı Bacchus 
Oldukça uzun süren müze gezimizden sonra acıktık ve çok yorulduk. Ancak yorgunluğumuza yenik düştüğümüz için gezmediğimiz kısımlar oldu. Bugünlük bu kadar yeter diye düşünüp Louvre'dan ayrıldık. Sanat seven herkesin mutlaka gezmesi gereken müzelerden biri bence...


Müze içinde,
14.15
2 kuru kayısı + 4 adet fındık + 1 adet naneli şeker


Yürüyerek Notre Dame Katedrali'nin olduğu adaya gitmeye karar verdik. Zaten müze ile ada birbirlerine çok yakın, üstelik nehir kıyısından yürümek de zevkli oluyor. Geçtiğimiz köprünün adını hatırlamıyorum ama köprünün korkuluklarında sevgililerin aşkları için taktıkları rengarenk kilitler çok romantik görünüyordu...



Köprüyü geçtikten sonra çok güzel bir çiçek pazarı gördük. Hem eşim hem de ben çiçekleri ve bahçe malzemelerini çok severiz. Gezmeden duramadık...




Hava çok soğuk! Neyse ki sürekli hareket halinde olduğumuz için ısınıyoruz. Burası çok rüzgarlı olduğu için oldukça üşüdük. Her an yağmur yağabilir... Isınmak ve gezmek için katedrale girdik. Dışarıdan oldukça güzel bir mimarisi var. İçeride ilahiler okunuyor ve tütsüler yakılıyordu.
Notre Dame Katedrali Paris

Güzel kapı...
Notre Dame Kilisesi içi

Dışarı çıkınca çok üşüdüğümüz ve yağmur başladığı için hemen köşede bulunan cafeye girdik. Paris'te bu tür turistik mekanların yakınlarındaki her yer gibi burada da yer bulmak büyük şans oldu. Aç olduğum halde sadece bir kahve içtim. Yemek için başka yere gideceğiz.

15.30
1 fincan espresso (az şekerli)

Yine yürüyerek, bu sefer diğer köprüden karşıya geçtik. Yağmur çok fazla yağdığı için üzerime bir de yağmurluğumu giydim. Dolandık dolandık, yemek yemek için uygun bir yer bulmaya çalıştık. bu sefer Fransız yemeği değil İtalyan tarzda yemeye karar verdik. Canımız hamur istedi :)


16.30
1 porsiyon domates soslu deniz mahsullü fettucine (porsiyon büyüktü, pişirme tekniği çok kaliteli değildi ama yemek lezzetliydi. Bolca sarımsak aroması ve domates sosu vardı. Çok minik karidesler ve az miktarda kalamar vardı)
1 kadeh beyaz şarap
Eşimin pizzasından sadece 1 minik lokma yedim.

Bu kadar yürüdüğümüz için yine kalorili bir yemeği hak etmiştik. Ve gururla gezimize devam ettik.

Daha sonra metroya binip ünlü La Fayette alışveriş merkezine gittik. Herkes çılgınca alışveriş ediyordu. Üstelik burası öyle çok ucuz markaların satıldığı bir yer de değil. Aklınıza dünyanın en ünlü giyim ve kozmetik markalarını getirin. İşte hepsi burada! Her katta ayrı bir kategori ve 3 ayrı bina! 1 bina kadınlar, 1 bina erkekler, 1 bina da ev dekorasyonu için olan 3 binanın bir arada olduğu müthiş alışveriş merkezi. Gez gez bitmez... Saat 20.00'de kapanıyor bilginiz olsun. Artık kapatıyoruz diyerek bizi binadan çıkardılar :) Sadece kadınlar binasını şöyle bir gezebildik...


Otelimizin olduğu mahalleye gelip bir cafede oturalım dedik. Yine önce marketimize uğrayıp su ve başka ufak tefek şeyler aldık. Yurt dışında market gezmeyi çok seviyorum. Sonra da otelin bulunduğu sokak olan Rue Copernic'in tam köşesinde bulunan Corner Cafe'de bir süre oturduk. Bugün sadece 1 öğün yemek yedik diye tatlı yemek istedim. Yemek beni uzun süre tok tuttu.


22.30
2/3 kadar kayısılı turta (süperdi başka birşey söylemeyim)
250 ml pembe şarap


Bugün bol karbonhidratlı oldu ama oldukça memnunum. O kadar çok yürüyoruz ki yediklerimizin hepsini yaktığımıza eminim.


Günün yorgunluğunu bu şekilde attıktan sonra Paris'teki bir günümüzü daha bitirdik. Her gün birbirinden güzel geçiyor. İyi ki gelmişiz...


Diyetisyen Serap Orak Tufan


Paris Gezisi 3. Gün
2 Mayıs Çarşamba 2012


Paris Gezisi 2. Gün

Paris Gezisi 2. Gün (1 Mayıs 2012 Salı)


Bugün bulutlu ve az güneşli bir havayla güne başladık ama yine de oldukça serin. Öyle tişörtle, gömlekle gezilebilecek bir hava değil yani. Parisliler genelde palto, çizme vb. giyiyor. Hatta bizim otelde odadaki kalorifer bile hala yanıyor.

Otel kahvaltı veriyor ama oda ücretine dahil değil. Biz de dışarıda kahvaltı etmeyi tercih ettik. Bugün tipik bir Fransız kahvaltısı olan kahve ve kruvasan ikilisini tercih edeceğim.


Bugün ki programımızda Louvre Müzesi'ne gitmek olduğu için otelden erken çıktık. Çok sıra var diye duymuştum. Erken kalkmakta fayda var ama tatil günümde daha da erken kalkmaya niyetim yok doğrusu. Otelden 09.45 gibi ayrıldık ve güzel binalarla dolu, kocaman ağaçların olduğu Avenue Kleber'den Arc de Triomphe'e doğru yürüdük. Yolumuzun üstünde çok cafe vardı ama çoğu 1 Mayıs nedeni ile kapalıydı zaten ben de Şanzelize'de (Avenue Des Champs-Elysees) kahvaltı etmek istiyorum...

Sabahın ilk fotoğraflarını çektikten sonra tanıdık bir mekan olan Mc Donald's ta kahvaltı yapmaya karar verdik. Hem çok sakindi hem de buradakilerden farklı bir pastane kısmı vardı.


10.15
1 fincan az şekerli capuccino
1 adet çikolatalı kruvasan
1/2 muffin

Bol tatlılı(bana göre) bir kahvaltıdan sonra müze için metroya bindik. Metro çıkışında okları takip ederken Carrousel alışveriş merkezinin içine çıktık. Burası filmlerde gördüğümüz ters piramitin olduğu yerdi ve çok az kişi vardı. Bu kadar sakin olması bizi şaşırttı. Ayrıca müze girişleri de burada bulunduğu halde kapalıydı. Meğerse müze de 1 Mayıs olması nedeniyle tatilmiş. Bunu düşünememiştik.

Müzenin kapalı olması nedeniyle etraf sakin olduğu için rahat rahat fotoğraf çektik. Güneşin arada bir kendini göstermesi de iyi oldu. Ama tabi ki sıcak değil :(


Piramitin üst tarafındaki bahçede de fotoğraf çektikten sonra Jardins des Tuileries denilen bahçeleri gezerek etrafın tadını çıkarttık. O kadar güzel düzenlenmiş bir bahçeydi ki vaktin nasıl geçtiğini anlamadık. Gezenler oturup dinlensin, keyif yapsın diye sandalyeler de koymuşlar. Herkes o kadar güzel zaman geçiriyordu ki... Bir kenarda tiyatro provası yapan bir grup genç bile vardı. Fransızca bilmediğim için ne olduğunu anlamadım ama tekrar yapmalarından dolayı bir tiyatro provası olduğunu anladım. Bir de spor yapanlar var ki onlardan bahsetmeden geçemeyeceğim. Resmen kendimden utandım. Daha geleli 24 saat olmadı ama gördüğüm spor yapan, koşan insan sayısından dolayı çok mutlu oldum. Üstelik bu koşanların hepsi de son derece fit insanlardı.   Genç-yaşlı herkes koşuyor!!!




Bahçenin sonu Concorde Meydanı'na çıkıyor. Oradaki köprüden nehri geçip karşı tarafa yürüdük. Belki D'Orsay Müzesi açıktır diye düşündük. Ama müzelerin tatil günü olmamasına rağmen bugün 1 Mayıs olması nedeniyle çoğu yer kapalıydı. Acıktığımız için yemek yiyip dinlenmek istedik. Hava çok güneşli oldu. Şanslı bir günümüzdeyiz. Sokakta masaları olan ve güneş gören bir restorantta mola verdik.




Menüde soğan çorbasını görünce dayanamadım. Hava sıcak olmasına rağmen önce bir çorba sonra da ünlü baget sandviçlerden sipariş verdim. Ama çorbayı içtiğimde zaten doymuştum. Çok doyurucu bir çorbaydı. Muhteşem bir aroması ve tadı vardı. Paris'te 2. günüm de harika bir yemek daha yemiş oldum. Çok mutluyum :) Paris'te mutlaka soğan çorbası için...


Brasserie Solferino'da
13.30
1 kase soğan çorbası (üzerinde 3-4 dilim baget ekmeği vardı, yoğun kıvamlı, peynirli, bol soğanlı bir çorbaydı ve cehennem kadar sıcaktı. Soğumak bilmedi! Bu güneşin altında yandım resmen :)
1/2 baget tavuklu sandviç (2 parça halinde servis edildi, ben sadece 1 tanesini yedim. Plastik gibi görünen patates kızartmalarından 1 tane bile yemedim)


Yemekten sonra Solferino durağından 12 numaralı metro hattına binip yine diğer tarafa geçtik. Abbesses durağında indik. Amacımız Montmartre Tepesine ve Sacre Coeur Bazilikası'na çıkmak. Metrodan çıktığımızda karşılaştığımız kalabalık nedeniyle çok şaşırdık. Bugün sabah heryer çok sakin görünüyordu. Meğerse bütün turistler burdaymış :)


Yürüyerek geze geze tepeye çıktık. Ressamların toplandığı meşhur meydanda oturup birşeyler içmeyi bırakın, adım atacak yer bile olmadığından kiliseye gittik. Kilise de çok kalabalıktı. Dışardan bembeyaz zarif bir görüntüsü vardı. İçerisi de serin ve sakindi. Ama Vatikan'da San Pietro Bazilikası'nı gördükten sonra artık diğer kiliseler çok da cazip gelmiyor.


Merdivenlerde oturup dinlendik. Harika bir top denge gösterisi izledik ve etrafı izledik. Güneş çok fazla olduğu için rahatsız oldum. Sanırım bugün biraz yandım :)


Bulunduğumuz bölgenin yakınlarında Amelie filminin çekildiği cafenin olduğunu bildiğim için haritada işaretlemiştim. Bir kahve molası vermek için oraya doğru yürüdük. Sanırım film çekildiğinde içerisi daha farklıydı veya çekim amaçlı değiştirmiş olabilirler. Bana biraz farklı göründü. Ama en sevdiğim filmlerden biri olduğu için bu cafede bir kahve içmesem olmazdı. Cafenin adı Cafe des Deux Moulins. Buraya geldiğim için de çok mutlu oldum :)




18.00
2 adet macaron (nihayet Paris'te ünlü macaronlardan da yedim ama çok da kaliteli değildi. Hevesimi La Duree macaronlarına saklıyorum)
1 fincan espresso (az şekerli)

Bu cafeden çıkıp 50 adım atınca ilerde meşhur Moulin Rouge sahnesini görüyorsunuz. Buradaki programlar çok pahalı olduğu için gitmeyi düşünmüyoruz. Ama dışarıdan bir fotoğraf çektik. Belki bir akşam vakit bulursak gelir ışıklı zamanını da çekeriz. Ama şimdiden o kadar çok yürüdük ki akşamları gezmeye sanırım hiç halimiz olmayacak!


Buradan metroya binip Şanzelize'ye yakın bir durakta indik. Karnımız çok acıktı. Akşam yemeği için bize tavsiye edilen ünlü bir et restoranına gideceğiz. Biraz yürüdükten sonra aradığımız yeri bulduk. Her zaman kapısında çok sıra olduğunu ve harika bir antrikot yaptıklarını söylemişlerdi. Her ikisi de doğruymuş. Restoranı bulduğumuzda kapısında sıra vardı. Ama çok fazla değildi çünkü henüz açılış saati gelmemiş. Saat 19.00'da kapıları açtılar. Biz de hemen masamıza oturduk. En fazla 15-20 dakika kapıda beklemişizdir.

Buranın özelliği tek bir çeşit yemek yapıyor olması. O da sadece antrikot. Siz damak tadınıza göre pişme derecesini seçebiliyorsunuz. Yemekten önce herkese aynı salata servis ediliyor. İçecek ve tatlı türleri çeşitli. Biz oranın kendi spesiyali olan kırmızı şaraptan istedik ve de çok cesaret edemediğimiz için etler de iyi pişmiş olsun dedik.




Gerçekten harika bir yemekti ama özel sosu çok yağlıydı. Yanında patates kızartması ile servis ediliyor olmasından dolayı kalorili bir yemek çünkü patates sınırsız! Bütün gün yürüdüğümüz için yemeğin kalorisini hiç umursamadım doğrusu :)


19.15
Hardal soslu cevizli yeşil salata
1 dilim baget ekmeği
175ml kırmızı şarap
2/3 porsiyon antrikot (etin önce yarısını servis ediyorlar, tabağınızdaki bitince diğer yarısını getiriyorlar. Böylece sıcak sıcak yiyorsunuz. Bittikçe patates kızartması da ekliyorlar. Ben ilk yarım porsiyonda bile doymuştum ama o kadar lezzetli bir yemekti ki doyduğum halde 2. servisin de yarısını yedim. Kalanını eşim yedi)
Patates kızartmasının tamamına yakınını yemişimdir. 2. serviste ekletmedim


Servisi yapan garsonların hepsi çok zarif kadınlardı ve hepsinin saçları arkadan topuz yapılmıştı. Paris'e gelirseniz bir öğün mutlaka burada yiyin. Ortam çok enteresan :)  Fiyatlar hakkında da bilginiz olsun diye yazayım, bahşiş dahil 2 kişi toplam 65 euro hesap ödedik.


Yemeği yarım saatte yemişizdir. Çıkışta Seine nehrine yakın olduğumuz için Eyfel Kulesi'ne gitmeye karar verdik. Hem de yediğimiz bu çok yağlı yemeği sindirmek için egzersize ihtiyacımız vardı. Yine yürüdük, yürüdük...

Kuleye sokak sokak yaklaşırken aldığım keyfi tarif edemem. Bu kadar etkileneceğimi tahmin etmemiştim. Evet demirden bir kule ama çok estetik görünüyor.



Hava soğuduğu için artık dönmeye karar verdik. Burada hava 21.30 civarında kararmaya başlıyor. 22.00'de kararmış oluyor. Eyfelin ışıkları yandıktan sonra yürüyerek otelimize döndük. Otelle Eyfel Kulesi 20 dakika yürüme mesafesinde ama artık o kadar yoruldum ki yürüyemiyorum. Resmen ağlaya ağlaya otele vardım. Bugün o kadar çok yürüdük ki bir adım daha atamayacakmışım gibi geliyor. Sabah hiçbir güç beni erken kaldıramaz! 


Paris'i çok sevdim...


Diyetisyen Serap Orak Tufan


Paris Gezisi 2. Gün
1 Mayıs 2012 Salı 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...