Lohusalıkta 40 günümüz nasıl geçti?

Önceki yazımda doğum hikayemi anlatmıştım, bu yazımda da doğumdan sonraki günlerim nasıl geçti ondan bahsedeceğim.

İnci'm
İlk olarak anneliğin ne kadar zor olduğunu söylemek istiyorum. Belki insan ilerleyen yıllarda alışıyordur ama ilk günler ve haftalar gerçekten çok zor geliyor. Çünkü hayatınız bir anda tamamen değişiyor. Özellikle de benim gibi çok sosyal, yoğun iş hayatına alışkın, evde az vakit geçiren biriyseniz  durum daha da zorlaşıyor. Size muhtaç bir varlığa büyük bir özenle bakmanızın gerektiği fikri bile bir kadını yeterince sorumluluk altına sokup, duygusal durumunu değiştirmeye yeter. Yani tüm gün bebek bakma yorgunluğundan ve uykusuzluktan bahsetmiyorum bile. Bu nedenle pek çok kadının lohusalıkta bunalıma girmesini çok iyi anlayabiliyorum. Zaman zaman ben de giriyorum ama İnci'nin bir bakışını görmek anında bunalımımı atlatmama yardımcı oluyor. Ama itiraf edeyim, hastaneden eve geldiğim ilk gün ufacık bir şey yüzünden anneme bağırıp çağırıp ağlama krizine girmem tamamen paniklememle ilgilidir. Banyoya girip uzun uzun ağladım, bir anda çok mutsuz oldum. Çünkü artık evdeydim, bakımıma muhtaç bir bebeğim vardı, ameliyat bölgem açıyordu, kendimi sağlıksız hissediyordum, Gezi eylemleri sürüyordu, ülke nereye gidiyordu, batsın bu dünyaydı falan derken anneme patladım :( neyseki annem sesini çıkarmadı. 40 gün geçti hala bazı günler o kadar zor geçiyor ki gözyaşlarımı tutamıyorum. İnci bir agu deyince modum değişiveriyor. Yaşadığımız ve hissettiğimiz şeyleri ancak aynı şeyleri yaşayanlar bilir. Onlar zaten demek istediklerimi anlamışlardır. Ama belki erkek okurlarım vardır en azından onlar bilmeli ki eşiniz zor zamanlar geçiriyor, destek olmalısınız. Çünkü biz anlatmadığımız sürece onlar bunu bilemezler. Benim eşim de çok anlayışlıdır ama bazen çabuk sıkılıyor. Örneğin emzirirken çok susuyorum ve çok su içiyorum. Su vermekten adama fenalık geldi :) ama acı bir gerçek var ki ne kadar bebeğiniz için herşeyi yapmak isteseniz de sürekli emzirmekten de kadına fenalık geliyor.

Şu an kendimi gayet iyi hissediyorum. Sağlığım yerinde maşallah ama geçen hafta ilk kez bir avm ye gittiğim gün dikişlerim ağrıdı. Demek ki ben her ne kadar iyi hissetsem de bedenim daha iyileşememiş. Doktorum iç dikişlerin 6 haftada iyileşeceğini söyledi. Benim yaralarım çabuk iyileşmez, bu farkı da göz önünde bulundurursak daha zamanım var.

doğumdan 40 gün sonra
Önce en çok merak edilen konuya girelim :) Doğuma 70,5 kg görerek giden bir hamile olarak toplamda 15.5 kg almıştım. Doğumdan 10 gün sonra doktorumun muayenehanesinde ilk kez tartıldım, 8 kg vermişim. Sonra hiç tartılamadım ama şişliklerim gün gün azaldı. O nedenle kilo verdiğimin farkındaydım. İnsanın ofisinde profesyonel vücut analiz cihazı olunca evde baskül olmuyor :) malesef hiç tartılamadım. Taa ki 23 Temmuz'da ilk kez ofise gidene kadar. Tok karnına ve giysiyle 58,7 kg görünce çok mutlu oldum! Zaten 55 kg civarında hamile kalmıştım. Eee o zaman az kalmış da farkında değilmişim. 24 Temmuz'da 40'ımız çıktı. İşte son halim budur. İnci'yi ofise getirmediğim için onunla çekemedim ama en kısa zamanda onunla da aynı yerde bir poz çekeceğim.

Bu arada 23 Temmuz Salı'dan beri iş hayatım başladı. Çok yoğun olmasa da randevu veriyorum. İyi ki de başladı çünkü doğumdan sonra ilk 40 günde sadece 5 kez evden çıktım. Onlar da hep İnci'nin ve benim doktor kontrollerimizdi. Hızlıca halledip geldik. Ofisimi özlemişim yahu :)

Gelelim nasıl beslendiğime...

Öncelikle ilk 2-3 hafta eve ziyarete gelenlere ikram etmek üzere aldığımız, annemin ve kardeşimin yaptığı kekler, börekler, kurabiyeler nedeniyle çok karbonhidratlı beslendim. Gelip gidip bir kurabiye attım ağzıma. Ama dolu dolu, çok çok yemedim. Bunu da bilinçli yaptım. Yemek düzenim de annem sağolsun oldukça iyiydi. Çünkü evde devamlı yemek olduğu için 3 öğün düzenli yemeğimi yedim. Emziriyorum diye öyle kocaman porsiyonlarla yeme eğilimi yaratmadım. Çünkü gerek yok. Normalde ne kadar yiyorsam o kadar yedim (belki makarnada kendimi tutamamış olabilirim :) İlk 2-3 hafta kırmızı et ve protein ağırlıklı beslenmeye gayret ettim çünkü ameliyat sonrası demirim çok düştü ve kanamam uzun sürdü. Ama kabızlık olmaması için sürekli en azından 1 öğünde mutlaka sebze yemeği de yedim. İlk haftadan sonra taze meyvelerden de yemeye başladım. İlk hafta çiğ sebze, salata, meyve yemedim ki gaz yapıp dikişlerimi ağrıtmasın. Şu an kurubaklagiller hariç herşeyi yiyorum. Onu da İnci'nin kolik sancıları nedeni ile yemiyorum çünkü bebeğim çok acı çekiyor ve ağlıyor. Bari baklagil yemeyerek destek olayım diyorum.

Konu açılmışken İnci çok gazlı bir bebek (ki bu normal her bebek gazlıdır çünkü gelişiminin bir parçası) ve de sürekli kusuyor, reflüsü var. Ama benim fikrim çok emdiği için kusuyor. Kucağımdan hiç inmek istemiyor ve haliyle de emmek istiyor. Ben de emziriyorum. Çok içiyor minik ayyaşım, çapulcum :)

Malum hiç bir şey doğal değil ve alerjiler çok arttı. Bu nedenle bebek alerjik olmasa bile süt ürünlerini tüketmeme modası var. Ama ben buna katılmıyorum. Süt, yoğurt, peynir, ayran, cacık, sütlü tatlı, dondurma düzenli ve yeterli oranda tüketiyorum. Zaten alerjisi olan bebeklerin semptomları bir süre sonra ortaya çıkıyor. Varsa çıkar. Ama olabilir diye bunları beslenmeden çıkarmak bence son derece yanlış. Anne sütü ve emzirmeyle ilgili ayrıca bir yazı yazacağım. Şimdi kendi deneyimlerimi paylaşıyorum.



Bir de hayatıma emzirme çayları girdi. Ortalama günde 3 tane içiyorum. Evde Humana, Milupa Still-tee ve Doğadan Lactate emzirme çayları var. Bu sıcakta hiç çekilmiyor ama içiyorum mecburen. Bir de ben alakası olmadığını düşünsem bile annemin baskıları nedeniyle soğuk su içmiyorum. Bebeğe gaz yaparmış. Evde soğuk suyu bana yasakladı. Büyükleri de biraz dinlemek gerek.

Lansinoh manuel süt pompası
Bebeğimi ilk günden beri sadece anne sütü ile besliyorum. Ve 1 Temmuz'dan bu yana fazla sütü devamlı sağıp buzlukta biriktiriyorum. Sağdıkça süt artıyor bilginiz olsun. Sağmak için Lansinoh'un manuel süt pompasını kullanıyorum. Gerçekten kullanımı çok pratik, oldukça memnunum.

Hiç diyet yapmadan, herşeyden yiyerek (ama kocaman porsiyonlarla değil), bol bol su içerek (sanırım günde 3-4 litreyi buluyordur), hiç hareket etmeyerek (sürekli bir koltukta oturup emziriyorum) ilk 40 günümü atlatmış bulunuyorum. Artık balık yiyebiliyorum, midem bulanmıyor. Bir de her öğün yemeklerime kimyon ekliyorum (gaz giderici diye)

Çok tatlı sevmem biliyorsunuz ama emziriyorum diye rastlarsa mutlaka yiyorum. O kadar şımarıklık olsun. Şekerim normale döndü ama yine de dikkat ediyorum. Endokrinoloğuma da gittim. Gebelik sonrası troid ilacımın dozu değişti. Hipotroid hayata devam...

Belki hatırlarsınız kızkardeşim Semra uzun zaman önce bir yemek tarifi blogu açmıştı ama o kadar yoğun çalışıyor ki bir türlü blogu aktifleştirememişti. Bir yandan da doktora yapıyor. Ama şimdi hem Ramazan nedeniyle hem de benim için evde tatlılar, börekler, kurabiyeler yapmaya başladı. Bloga malzeme çıktı. Takip etmek isterseniz gerçek ve sürekli denemiş reçeteleri bulabilirsiniz. Annesinin Kızı için tıklayınız :)

Buradan bebek sahibi olmayı düşünen, bebek bekleyen, yeni doğum yapan herkese ve tüm annelere selam gönderiyorum. Çok işimiz var çoooook...

Sonraki yazımda görüşmek üzere...

Diyetisyen Serap Orak Tufan
26 Temmuz Cuma 2013




Hoşgeldin İnci tanem, canım kızım...


(baştan söyleyeyim bu yazı biraz uzun oldu)


15 Haziran Cumartesi sabahı 06.30'da tuvalete kalktım. Hamilelikte gecede 2-3 kez gitmeye alışıyorsunuz. Ama 07.40'da yeniden ihtiyaç duyup kalkınca önce biraz şaşırdım. Çünkü daha 1 saat önce gittim neden bu kadar sıkıştım ki diye kendi kendime düşündüm. Ve hiç beklemediğim bir anda suyum geldi. Yani tıbbi tabiriyle amniyon kesem patladı ve doğum süreci başladı. Kesenin içindeki sular boşalmaya başladı. Hiç hoş bir his değil açıkcası :(

Genelde böyle durumlarda çok sakinimdir, başıma ne geleceğini bildiğim sürece soğukkanlı olabilirim. Hemen sakince eşimi uyandırdım, çünkü onun panik olacağını biliyordum. Önce uyku sersemi ne dediğimi anlamadı :) Yeni uyanmış bir erkeğe "Hadi kalk suyum geldi" derseniz ilk etapta ne olduğunu algılayamıyor. Ben de daha açık söylemek zorunda kaldım tabi ki. "Yani doğum başladı, hastaneye gidiyoruz" derseniz daha iyi olur :) Bir de "Nasıl yani bugün mü doğuracaksın, kızım bugün mü doğacak?" gibi sabah uyku sersemi sorular duyma olasılığınız da yüksek :)

Eşimi sakinleştirip hemen talimatları verdim. Önce doktoruma mesaj at, sonra Melissa'yı ara (doğum fotoğrafçım, arkadaşım) cevap vermezse mesaj at, annemleri ara (o gece kardeşimde kalmışlardı), ben duşa giriyorum, çıkınca hazırlanıp hastaneye gideriz...

Duştan sonra önce bugün ki 3 randevuma mesaj atıp görüşmeleri iptal ettim. Hesapta bugün ofise gidip çalışacaktım. Hatta Pazartesi bile son bir randevum vardı ama buraya kadarmış, ara vermek zorundayız :)

Eşim doktoruma ulaşmış, Tolga Bey mesajımıza hemen cevap vermiş. Siz hastaneye gidin ben ekibe haber veriyorum ve en kısa zamanda geliyorum demiş. Ama eşim Melissa'ya ulaşamamış, duşumu aldıktan sonra cebi kapalı olan arkadaşıma ev telefonundan ulaştım. Sabah sabah ısrarla telefon çalınca zaten Melissa durumu anlamış ve hemen bana geri döndü. Hastanede buluşmak üzere sözleştik.

Bir süre sonra annem, babam, Semra ve Berra geldiler. Herkes çok heyecanlıydı, hatta hem benim hem de eşimin sırayla duşa girip hazırlanmamıza da çok şaşırdılar. Bizi biraz rahat buldular :) Ben sakindim ama boşalmaya devam eden su nedeniyle biraz gerildim çünkü hastaneye ne giyip gideceğimi bilemedim. Hazırlıksız yakalanmıştım. Size tavsiyem eğer hamileyseniz bu gibi bir durum için evinizde, çantanızda yani yanınızda önceden hasta bezi bulundurun. Çünkü normal pedler bu durum için yeterli değil. Daha önce bana bu konuda bilgi veren olsaydı mutlaka alırdım.

Evden götürülecekleri de alıp hastaneye doğru yola çıktık. Bu arada su boşalmaya devam ediyordu. Evden çıktığımız zaman hafif hafif sancılar da başlamıştı. Ataşehir Memorial Hastanesi'nin doğum katına çıktığımızda zaten bizi bekliyorlardı. Doktorum Tolga Bey haber vermişti. Beni hemen odama alıp hazırlıklara başladılar. Öncelikle bebeğin iyi olduğunu anlamak için karnıma nst cihazını bağladılar. Kızımın kalp atışlarını duyduk. Aynı zamanda sancıların sıklığını ve derecesini de görebildik. Doğum sezeryan olacağı için içim rahattı çünkü şimdiden bu kadar sancı çekiyorsam sonrasını düşünmek bile istemiyordum. 10 dakikada 1'e düşen sancılar oldukça sağlamdı! Hemşire 10.30 civarında bebeği alacaklarını haber verdi. Bu bilgi saat 10.00 civarında geldi. Yarım saat sonra anne olacağım gerçeği ile beraber heyecanlanmaya başladım...

Melissa da bizle aynı anda hastaneye varmıştı. Beraberinde bir arkadaşı da vardı ve hem fotoğraf hem de video çekimi ile ilk andan beri yanımızda oldular.

Artık bütün sülale hastanedeydik :) Ben yokken odayı süsleyin talimatlarını da verdikten sonra beni ameliyathaneye götürmek için geldiler. Önce gerekli damar yolunu açtılar. Artık heyecan yerini biraz korkuya bırakmıştı.

anne olmadan kısa bir süre önce Doç. Dr. Tolga Ergin ile
Doktorumu ameliyathanenin kapısında görünce çok sevindim. İnsanın doktoruna güvenmesi çok önemliymiş. Tolga Bey'i bu kadar sevdiğimi ve ona bu kadar güvendiğimi o ana kadar ben de bilmiyordum. Sonuçta o an yalnızsınız ve orada daha önceden tanıdığınız birini görmek iyi geliyor. Eşim ve Melissa'da ameliyatta yanımda olacaklar ama onları giyinmeleri için başka bir yere aldılar. Operasyon başlamadan kısa bir süre önce yanıma geldiler. Onlar gelmeden önce epiduralim takıldı.

Anestezi doktoruyla da 2 gün önce operasyon öncesi yapılması gereken tahliller için tanışmış ve görüşmüştüm. Dr. İlknur Hanım da bana oldukça güven vermişti. Etrafımda epidural anestezi konusunda olumsuz düşünen ve beni vazgeçirmek isteyenler oldu ama ben kendi bildiğini okuyan biri olduğum için kimseyi dinlemedim. Daha önce pekçok danışanımdan ve arkadaşımdan bu konudaki deneyimlerini dinlediğim için açıkcası genel anesteziyi hiç düşünmedim bile. Ameliyathanede önce belime epiduralim takıldı. O anda korkmadım desem yalan olur ama doktora güvenip sakin olur ve olumlu düşünürseniz rahatlıyorsunuz. Bu konuda deneyimli biri olduğunu bilmek ve İlknur Hanım'ın yaklaşımı da beni rahatlattı. Epidural takıldıktan çok kısa süre sonra belden aşağı kısmım hissizleşti.

İnci ve doktorum Tolga Bey
Zaten ameliyat çok uzun sürmüyor. Başlamadan önce eşim ve Melissa da yanıma geldi. Tüm operasyon sırasında anestezi doktoru İlknur Hanım bir elimden, eşim de diğer elimden tuttu. Onların ellerini sıktım çünkü biraz korktum. Hatta ilk başta gözyaşlarımı tutamadım. Hiç acı duymasam da yapılan işlemleri hissettim. İlknur Hanım "şimdi bebeği alıyorlar" dediği zaman duyduğum heyecanı anlatamam. İnci'nin sesini ilk duyduğumda hissettiğim mutluluğu ve huzuru da tarif edemem. Sonra Tolga Bey kızımı gösterdi bana. O andan itibaren hem ben hem de eşim kendimizi iyice bıraktık. Mutluluktan ağlamak tabirini hayatımda ilk kez bu kadar net yaşadım. Bir de eşimi sakinleştirdiğimi hatırlıyorum çünkü katıla katıla ağlayarak ameliyathaneyi çınlattı diyebiliriz :)

Kızım saat 10.37'de 2940 gram ve 50 cm olarak dünyaya geldi ve aramıza katıldı. Eskiden sadece çifttik artık bir aile olduk. 


ilk aile fotoğrafımız


Sonra bebek, eşim ve Melissa gitti. Benim ameliyatım devam etti. İşlemler bitince beni odama çıkarttılar. Sanırım anestezinin etkisisinden olacak bir süre bana titreme nöbeti geldi. Kendime hakim olamadığım bir şekilde zangır zangır titredim. Tabi ki alt bedenim uyuşuk olduğu için bu titreme üst bölgede oldu.

Her ne kadar uyanık olsamda anestezinin etkisinden dolayı çok halsiz, yorgun, uyuşuktum. Bütün sevdiklerim yanımdaydı. Bir süre sonra İnci'yi de getirdiler. Hemşirelerin de yardımıyla hemen emzirdim. Benden çok İnci yakın davrandı. Çünkü ilk anda anne gibi hissetmiyorsunuz ama bebek size o kadar yakın davranıyor ki aslında bence ilişkiyi ilk güçlendiren o oluyor. Birkaç emzirme sonrasında kızımla birbirimize alıştık diyebilirim.

Hastanede toplam 2 gece kaldık. 2. gece hemşireler İnci'yi 2 saatliğine götürdüler çünkü ben hastaneye ilk gittiğimiz andan beri hiç uyumamıştım. O sayede 2 saat uyuyabildim. Ama ne hikmetse o kadar uykusuz da hissetmiyor insan. Eve çıktıktan sonra uykum da düzene girdi. Bebekle beraber ben de uyudum.

Hastaneye gelen ziyaretçilerimize kuru pasta, poğaça, meyve suyu ikramlarımız oldu. Kızımın hatırası olarak da lokumluğumuzdan ve süslerimizden verdik. Size fikir vermesi açısından onların fotoğraflarını da ekiyorum. Hastanenin ikramı olarak da 1 sürahi lohusa şerbeti vardı. Hiç sevmediğim için ben limonata yapmayı düşünüyordum ama doğum erken olunca o konuda hazırlık yapamadım.

hastane ikramlarımız


Ataşehir Memorial Hastanesi ile ilgili fikirlerime gelince... Öncelikle doğum katında çalışan ve 2,5 gün boyunca benimle ilgilenen hemşirelerin hepsi çok ilgili ve deneyimliydi. Oldukça memnun kaldım. Tek tek isimlerini veremeyeceğim çünkü çok kişi vardı.

Ancak yemekler ve sunumları güzel değildi. Daha önce ben de hastanede çalıştığım için mutfak hizmetlerinin nasıl olduğunu iyi bilirim. Catering hizmeti veren şirketten hiç memnun kalmadım. Personel de ilgili değildi. Böyle bir hastane için oldukça başarısız bir hizmet bence. Yakıştıramadım.

Bu yazı gitgide daha da uzayacak gibi o nedenle sonraki deneyimlerimi ve duygularımı başka bir postta yayınlayacağım.

15 Temmuz'da yani bugün kızım 1 aylık oldu. Onunla ilgilenmekten ve yeni hayatıma alışmaya çalışmaktan bloguma hatta internete zaman ayıramadım. Özellikle ilk günlerde internete bile girmeye fırsatım olmuyordu. Telefonumun sesi çoğunlukla kapalıydı ve aramalara, mesajlara dönemiyordum. Şimdi artık daha rahatım çünkü dikişlerim de artık daha iyileşti ve kendimi daha sağlıklı hissediyorum. İnsanın ağrısı, sancısı varken ve hareketi kısıtlıyken bırakın telefona bakmayı bebekle ilgilenmeyi bile canı istemiyor. Ama o günler geçici, biraz sabırlı ve sakin olursanız sorunsuzca o günleri atlatıyorsunuz. Gözünüzde fazla büyütmeyin...

Gelelim en çok merak edilen bir diğer konuya... Tabi ki kilolar! Doğuma tam 15.5 kilo alarak 70.5 kg ile gittim. Gebelik öncesi kilom 55'di. Doğumdan 10 gün sonra jinekoloğuma kontrole gittiğimde 8 kilosunu vermiştim 62,5 kg olmuştum ama hala çok şiştim. Ondan birkaç gün sonra ayaklarımın, bacaklarımın, karnımın ve yüzümün şişlikleri hızla azaldı ve geçti. Evde baskül olmadığı için henüz tartılamadım ama şu an tüm eski giysilerimi giyebiliyorum. Sadece pantolonlarımın beli biraz sıkı oluyor. Dikişlerim zarar görmesin diye şimdilik pantolon giymiyorum. Sanırım çok kısa bir süre sonra eski formuma girerim. Şimdilik karın egzersizi yapmam yasak olduğu için bu bölgenin sıkılaşmasını kendi doğal haline bırakmak zorundayım. Tahmin ediyorum şu anda 57-58 kg'a inmiş olabilirim. Bir diyetisyen olarak evimde baskülüm yok malesef :) ofise gitmediğim için tartılamıyorum.

Beslenme ile ilgili konuları ve emzirme dönemi bilgilerimi ve deneyimlerimi sonraki yazılarımda anlatacağım. Bu arada sizin paylaşımlarınızı da beklerim.


İnci ve art teyzesi Melissa Mey

Yanımda olup bu mutlu ve unutulmaz zamanlarımızı bizimle paylaşan tüm aile bireylerimize, arkadaşlarımıza, fotoğraflar için sevgili Melissa Mey'e ve arkadaşı Güneş'e, Ataşehir Memorial Hastanesi hemşirelerine, Jinekoloğum Doç Dr. Tolga Ergin'e, anestezi doktoru Uzm. Dr. İlknur Reyhan Sözenoğlu'na, doğumda bulunan ve ilk kontrollerimiz yapan İnci'nin doktoru Uzm. Dr. Erdem Gönüllü'ye çok teşekkür ediyorum.

Ben eşime babalar günü hediyesi ve süprizi olarak İnci'yi verdim :) Çok şükür kızıma sağlıcakla kavuştum, darısı tüm bebek bekleyenlerin başına...


taze anne ve İnci'si


Taze Anne Diyetisyen Serap Orak Tufan ;)

15 Temmuz 2013 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...