Merhaba benimkiler,
Bunca yıldır bıkmadan ve sabırla yazılarımı bekleyen tüm blog dostlarıma kucak dolusu sevgilerimi göndererek yazıma başlamak istiyorum.
Artık bu satırları son 6 aydır yaşadığım Antalya'dan yazıyorum. İstanbul'la ufak tefek seyahatler dışında tüm bağımı kopardığımı düşünüyor ve yine büyük konuşmayım ama bir daha dönmeyi istemiyorum. Canım ciğerim arkadaşlarım ve çok sevgili danışanlarım hariç benim için artık bir şey ifade etmiyor. Şimdi uzaktan bakınca 20 yıl boyunca bu kadar stres çekmeye, bu kadar yorulmaya, bu kadar tükenmeye değer miydi diye düşünüyorum da son 10 yıl gerçekten gereksiz olmuş keşke İnci bebekken Antalya'ya taşınsaymışım. Neyse güzel dostlar edindim, gençtim ve yıpranmaya dayanıklıydım ve tolere edebildim. Şimdi artık 2 ay sonra 46 yılı devireceğim ve sağlığımdan, keyfimden, huzurumdan ve neşemden başka bir şey düşünmek istemiyorum. Kalan yıllarımda zorluklar yaşayacaksam bile en azından deniz kenarında kahvemi, biramı yudumlarken olsun. Hatta son 6 ayıma bakarsak yaşadığım bazı sıkıntılara rağmen şimdiden daha sakin, daha mutlu ve daha rahat birine dönüşmeye başladım bile.
Haa bu kadar söylendiğime bakmayın, ben tam olarak bilerek, isteyerek böyle bir hayat planı kurmuştum. Genellikle planlı hareket ederim. İstanbul'da çalıştığım ilk iş yerinden sonra (Prof. Dr. Osman Müftüoğlu Yaşasın Hayat Kliniği) kariyerim konusunda çok azimli ve çalışkan yıllar geçirdim. Zaten bloga ilk başladığım 2011'den beri beni biliyorsunuz. Oldukça yoğun çalışıyordum, O zaman çocuğum yoktu geç saatlere kadar randevu verebiliyor ve iyi para kazanabiliyordum. Bu da benim tercihimdi, hatta çok çalışıyorum diye eski eşim söylenir dururdu. Yani ben artık biraz yavaşlamayı hakettim. Zaten hayat da bana bu yönde bir yol çizdi. Gerçekten inanılır gibi değil, bu satırları yazarken son 20 yılımı düşünüyorum. 20 YIL! 2 bavulla tek başına başlayan ve 1 kız çocuğu, 1 ofis ve 1 ev dolusu eşya ile biten koca bir kariyer. Biliyor musunuz bu konuda bir roman yazmak istiyorum, belki de yazarım...
Antalya çok güzel bir şehir, ben geldim daha güzel oldu :) şaka bir yana alıştığım yaşam standartlarını devam ettirebilmek için oturduğum semtte kiralar çok yüksek olduğundan yine sıkıntılar yaşıyorum ama en azından evden çıkıp 10 dakika öteye yürüyünce denize girebiliyor veya sınırsız bir deniz manzarası izleyebiliyorum. Evimi Mayıs ayında 25 bine tuttum. Eski ama geniş, merkezi konumda bir yer. 29 Haziran'da taşındığımda evi hiç görmemiştim çünkü ben yokken kardeşim Semra bulmuştu. O beğenince tamam dedim çünkü o benden daha zor beğenen bir insan.
Neyse işte eve ilk girdiğimde her şey çok üstüme geliyor ve gözüme batıyordu, zamanla alıştım. Yani 25 bine ev kiralıyorsunuz ne ısınmak için 1 petek kalorifer var, ne sıcak su için bir imkan var, ne ocağında doğalgaz var... Antalya'da bomboş daire tutuyorsunuz. Sağolsun babam ben gelmeden önce eve doğalgaz sistemini kurdurup bir kombi bir de klima aldı. Sıcak su ve banyo işini çözdük. Yazın salonu serinlettiğimiz klima ile kışın da ısınıyoruz, odalar için de birer elektrikli ısıtıcı aldım, ilk kışı bu şekilde geçirmeye çalışıyoruz. Yalnız taşındıktan bir hafta sonra başlayan sıcaklar neydi öyle! Balkonda keyif yapmayı planlarken evden burnumuzu çıkartamadık. Her şehrin ayrı bir yaşam kültürü var. Alışması zaman alıyor.
Taşınma döneminde çok yoruldum. İstanbul'da kısa sürede her şeyimi tek tek kendim koliledim. Burada aç aç bitmedi, bazı eşyalarım eksik olduğu için hala yerleşemedim. Geçen hafta artık bir kitaplık ve portmanto aldım, gelmesini bekliyorum. Ondan sonra komple kolilerden kurtulacağım. Bazı şeyleri almam, yerleştirmem zaman alıyor. Biraz yorgunluk, biraz bıkkınlık, biraz adapte olamama, biraz kaygı vs. Son 6 yılda 3 kez ev değiştirdim. Şaka maka 2 mevsim geçti, kışa girdik. Beni Instagram'dan takip edenler zaten sürekli hikaye kısmında paylaşım yaptığım için bu sürece şahit oldular. Takip etmeyenler için buraya bir link bırakıyorum, belki okursunuz ve takibe gelirsiniz. Bir tık lütfen ;)
Antalya'da en sevdiğim şeylerden biri pazara gitmek. Her Çarşamba evime yakın pazar kuruluyor. İstanbul'a göre fiyatlar oldukça düşük ve her şey daha taze. Mesela yarım kilo deniz börülcesi aldım o kadar tazeydi ki, İstanbul'da markette satılan küçücük ve pörsümüş bir tutam deniz börülcesinden daha ucuza geldi nerdeyse. Taşındığımdan beri sadece 1 hafta pazara gitmedim onun dışında yumurtayı bile pazardan alıyorum ve çok mutluyum. İstanbul'da pazar bana uzaktı ve günü uymuyordu.
Gelelim hayatımın en önemli olayına! BEN ARTIK KEDİ ANNESİ OLDUM :) 45 YILLIK KEDİ FOBİMİ YENDİM VE ARTIK BİR KEDİ KIZIM VAR! Kedim resmen hayatımıza pat diye girdi, yıllardır İnci'yi kedi almak konusunda oyalayıp duruyordum ama yalan değil kedi falan kucağıma alamazdım yani hatta çok yakın bir tanıdığımın evinde falan değilsem dokunamazdım da. Ama o istiyor diye bir gün sahipleneceğimizi biliyordum. 1-2 yıla alırız diye düşünürken kardeşimin komşusunun kedisi doğurdu. 1 Ağustos'ta doğan kedimiz 22 Eylül'de evimize geldi. Ama ne geliş! Resmen lohusa gibi oldum, bebek olduğu için kucağımdan indirmek istemedim. Bir kediye dokunamayan ben şimdi artık kedimin her yerini öpüyorum. Ne kadar güzel bir duyguymuş ve bunca yıl bundan kendi bariyerim yüzünden mahrum yaşamışım. Adını İnci koydu, artık Luna diye bir kızım daha oldu. Uzun bir süre kediyi evde yalnız bırakmak istemediğim için dışarı çıkamadım, bebek sonuçta. Kıyamadım. Bugün ilk kez aşı oldu. Bize geldiğinde 700 gramdı şimdi 2,3 kg oldu bile. Maşallah Luna'ma :) iyi ki hayatımıza geldin. Bazı şeyler de böyle pat diye olmalı, fazla plan program yapınca devamlı erteleniyor. Keşke üniversitede yalnız yaşarken bir kedim olsaymış. Kedi bana çok iyi geldi, tahmin bile edemezdim.
Buraya kadar hala okuyorsan teşekkürler :) uzun süre yazmayınca birikiyor tabi. Neyse 2024 kapanmadan önce istediğim gibi olmasa da en azından bir özet yazmış oluyorum. Aslında çok uzun zamandır yazmak istiyordum ama psikolojim uygun değildi. İstanbul'u düşünmek pek çok yönden bana hüzün veriyor, en başta yakın dostlarımı arkadaşlarımı özledim. Zaten pandemi dönemi görüşme sıklığımız azalmıştı bir de artık ayrı şehirlerdeyiz. Ben uzak mesafe ilişkisine inanmam ama uzak mesafe dostluklara bir şey olmaz hatta daha bile güçlenir diye düşünüyorum. Antalya'ya taşınınca lise dönemi arkadaşlarımla görüşmeye başladım, bunca yıl farklı şehirlerde yaşamış olsak da bir ortak geçmişimizin olması ilişkiyi daha değerli yapıyor bence. Ee artık önümüz yaşlılık, dostlarımıza, yakınlarımıza daha çok ihtiyacımız var. Bir de aynı yöne baktığımız bir hayat arkadaşımız olursa daha ne olsun, kedim bile var :)
Şimdi size de soruyorum, uzak mesafe dostluklar, arkadaşlıklar güçleniyor olmasa siz hiç görmediğiniz, tanımadığınız, yarı akıllı yarı deli, çenesi düşük bu kadını 14 yıldır takip eder miydiniz? Kimse eski sevgilisini 14 yıl takip etmez ama bakın aynı duyguları, benzer hayatları yaşayan bizler hala kopmadık. İşte ispatladım :)
Antalya'ya taşındığımda yapmak istediklerim arasında koşmaya başlamak vardı. Evime yakın, sahil boyunca uzun bir bisiklet ve koşu yolu var. 2025 Nisan ayındaki koşuya hazırlanırım diye heveslenirken çok dalgalı bir günde yüzerken dizimi sakatladım, ağrısı ha geçti ha geçecek derken (geçmedi) baktım sadece zaman geçiyor doktora gittim, sol dizimde menisküs yırtığı olmuş. Yani koşu kariyerim başlamadan bitti diye düşünürken bana ilham olan arkadaşım ben yırtık bağ ile bile koştum biraz iyileşince yaparsın merak etme diye bana cesaret verdi. Şimdi bu konuyu zaman bırakıp gerekli besin desteklerini kullanıyorum. Uzun yürüyüş yapınca veya evde iş yapınca ağrım oluyor henüz bir düzelme yok. Zorlamamaya çalışıyorum. Elveda topuklu ayakkabılar, elveda flamenko kursu hayalleri. Yine tığ ve seramik hobisine kaldık :) gerçi seramik yaparken çok ayakta kalınca yine problem oluyor.
2024'ün 2. yarısında hayatıma yeni insanlar da girdi tabi, yeni arkadaşlar edindim. Gençken bu işler daha kolay oluyor çünkü çoluk çocuk yokken birbirine daha çok zaman ayırabiliyorsun. Çocuk varken okul, ödev, sosyal aktivite, kurslar falan olunca ortak zaman bulmak zor olabiliyor. Neyse ki Antalya daha kolay bir şehir, mesafeler yakın, trafik daha az.
İnci burada 6. sınıfa başladı, maşallah dersleri de gayet iyi, yeni bir arkadaş edindi ve çok mutlu. İlk 1 ayda çok zorlanmıştı ve arkadaşlık kuramamıştı. Antalya'ya taşındığımızdan beri babasını eskisinden daha az görebiliyor maalesef. Son 2 yıldır Bodrum'da yaşayan babası bu hafta İzmir'e taşındı. Belki daha sık görebilir artık. Hayat herkes için farklı açılardan zor. Sağlık olsun...
İnanmayacaksınız ama buraya kadar ağlamadan yazabildim. Demek ki ruhen toparlıyorum, çünkü yazacağım satırları düşündükçe bile göz yaşlarıma hakim olamıyordum. Dedim ya kedi bana çok iyi geldi, pek çok konuda yalnızlığımı azalttı. Tabi ki ailemle daha sık vakit geçirmenin de payı büyük. Arkadaşlarımı özledim ama...
Yeni bir hayat kurmak kolay değil, hatta şartlarınız iyi olsa bile zor yanları çok. Ama ben alışkınım, en azından yaşamadım değil. 20 yıl önce Ankara'dan İstanbul'a taşınırken kavuşamadığım büyük bir aşkın acısını çekerek yeni bir hayata başlamıştım, İstanbul'dan Antalya'ya taşınırken de aynısı oldu. Ama şimdi yeni hayatımda yeni umutlarla yoluma devam ediyorum. Çok sevilmeyi ben de hak ediyorum, bir gün ben de bulacağım ve ona sımsıkı sarılacağım.
Evet blog dostlarım, son 1 yılım maddi manevi zor geçti ama dolu dolu her duyguyu yaşamış biri olarak kendimi her zamankinden canlı hissediyorum. Neden bu kadar ayrıntılı anlatıyorum çünkü blog sayesinde tanıştığım kişilerden öyle güzel yorumlar aldım ki hiç bir duygum, düşüncem boşa gitmemiş. Mutlaka birilerine dokunmuş ve ilham olmuş, hatta bazen güç olmuş, dayanak olmuş. O yaptı ben de yaparım demişsiniz. Bazen aynı ülkede bazen dünyanın taa öte ucunda aynı şeylere dertlenip aynı şeylerle mutlu olmuşuz. Ben bunları uydurmuyorum 14 yıldır sizden duyduklarımı anlatıyorum. İyi ki birbirimizi bulmuşuz. Bu dünyada ruhunun dengini bulmak öyle kolay değil, biraz şans biraz gayret işi. Okuduğunuz ve bunca yıldır destek olduğunuz için çok teşekkür ediyorum.
O zaman napıyoruzzz? Yenilenerek yolumuza devam ediyoruz, yeni seyahatlerde, filmlerde, kitaplarda, dizilerde, aşklarda, mutluluklarda buluşmak üzere...
İmza,
Beyaz kedili kadın :) 22 yıllık diyetisyen, 11 yıllık anne, 45 yıllık deneyim :)) durmak yok hayatın tadını çıkartmaya devam, çok yakında...
Serap Orak
31 Aralık 2024
(Fotoğrafları sonra eklerim, uzun yazdığım için fotoğraf eklemeye çok üşendim çünkü saat 02.00'yi geçti)
Sağlıkla, mutlulukla , yüksek enerjinizle yola devam, cesaret ve güçlü duruşunuzu alkışlıyorum, bulunduğunuz yeri güzelleştiren yapınızla, hem gençlik coşkusu ve hem de anaçlığı birleştirdiğiniz yüreğinizle 2025 size güzellikler getirsin, bereket olsun, aşk olsun, sağlık olsun, huzur olsun .
YanıtlaSilMutlu yıllar ✨🎊💐
sizi yıllar ilk blog zamanlarınızda takip ediyordum. Okurken bunca sene nere geçti bende şaşırdım. Yeni hayatınızda mutluluklar dilerim yeni başlangıçlar daima güzeldir zor olsa da güzeldir :). Keşke herkes sizin gibi bu başlangıçları gerçekleştirecek kadar cesur olsa.
YanıtlaSil