Günü birlik Adana gezisi

Bugün 2 Kasım Pazar 2014. Sabah 08.00 uçağı ile Adana'ya geldik. Taa Mart ayında eşim Adana için Pegasus'tan indirimli uçak bileti almış. O gün geldi çattı! Aslında aylar öncesinden veya önceden yapılan programlardan hiç hoşlanmam çünkü o gün geldiğinde canım gitmek istemeyebilir diye bir düşünce tarzım var. Ama bazı şeyler için mecbur kalıyorsunuz. Mesela yurt dışı tatilleri, opera veya konser biletleri vs. Bilet alırken her zaman biraz keyifsiz hissederim. Çünkü zorunluluklar veya mecburiyetlerden hiç hoşlanmayan, keyfine göre yaşayan bir insanım. Sosyal hayatımız gereği planlar yapıyoruz tabi, ama uzun vadeli olanlardan gerçekten hoşlanmıyorum.

Tam da gribal-nezlesel bir hastalığa batmış durumdayken (hatta bu nedenle evlilik yıldönümü sonrası blog yazamadım), şırıl şırıl burnum akarken Adana'ya gelme nedenim şudur: Sadece yeme turizmi! Eşimin et yeme aşkı nedeniyle aylar öncesinden alınmış Adana biletlerini değerlendirelim dedik. Bana kalsa bilet yansın umrumda değil ama hem eşimin hayallerini yıkmak istemedim hem de bana yeni bir şehir görme fırsatı çıkmış, hiç kaçırır mıyım? Kimin kızıyım ben? Gezmek, bir tır şöförü babanın kızı olarak genlerimde var, iyi ki de var :)

Hasta olmayıp da keyifli keyifli gezsem çok daha iyi olurdu tabi ama kısmet böyleymiş. Aslında İnci de bizimle gelecekti ama hazır annem babam İstanbul'dayken onu evde bırakıp baş başa gidelim dedik. İyi ki de öyle yapmışız. Hasta hasta onunla ilgilenmem zor olurdu.

Adana'ya gelmeden, daha önce gidenlere ve Adanalı arkadaşlarımıza tabi ki danıştık. Nerede ne yenir diye sorduk, öğrendik ve ona göre gezdik. Tabi ki asıl konu Adana kebap yemekti ama benim favorim ciğer şiş oldu.

Ciğerci Birbiçer'in ocakbaşı
Sabah 06.45'de evden aç olarak çıktık. Adana'da sabah kahvaltısı olarak ciğer şiş yiyeceğimiz için birşey yemek istemedik. Ama ben yine de yanımıza 1 paket çubuk kraker almıştım. İyi ki almışım uçakta onu yedik. Çoğunu ben yemişimdir :) Saat 09.30'da Adana'ya indik. Merkeze inip kahvaltı edeceğimiz mekanı bulmamız 10.30'u buldu. "Geleneksel Adana kahvaltısı yapmak istiyorsanız Ciğerci Birbiçer'e gidin" demişlerdi. Biz de öyle yaptık. Sanki sabah sabah hiç yenecek birşey değil gibi düşünseniz de herkesin iştahla akın akın geldiğini görünce ciğer yeme fikri gayet normalleşiyor :) Bol duman altı olarak ocak başına yakın bir masaya yerleştik.

Ciğer şiş

1 porsiyonda 8 adet şiş var, her şişte 2 parça kuyruk yağı ve 3 parça ciğer var. Ben toplam 6 şiş yedim, tabi ki yağlarını yemedim, yani 18 parça ciğer yemiş oldum :) Eşime göre yağlarını yemediğim için asıl lezzetini bozmuşum ama göz göre göre böyle löp löp yağları da yiyemezdim doğrusu. Hem diyetisyen olduğum için hem de midem almaz.


Pide ekmeğinin arasına 6'şar parça ciğer koyarak kuru soğan ve ayran eşliğinde yedim. Masada ikram olarak getirilen yeşilliklerden pek yemedim. İtiraf edeyim iyi yıkanmamış olabileceğini düşündüm.


Sakatat seven bir diyetisyen olarak yediğim bu öğünden gayet memnun kaldım :) Adana'ya gidecek olan herkese Ciğerci Birbiçer'i tavsiye ederim.

Sonra yürüye yürüye Seyhan nehri üzerindeki Taş Köprü'ye gittik. Aslında son derece güzel ve tarihi bir yapı olan köprünün fotoğrafını çekerim diye düşünüyordum ama inanın içimden gelmedi. Maalesef çok bakımsız bir köprüydü. Üzerinde pek çok gereksiz grafiti yazılar vardı. Her yer çöptü. Adana halkı tarihine hiç sahip çıkmamış yani, Roma döneminden kalan bir köprüyü koruma bilinci yok demek ki…


Çok yürüyüp yorulduğumuz için civarda oturabileceğimiz tek mekan olan Optimum alışveriş merkezine gittik. Bir kahve içip dinlendik. Sonra taksiye binip şehir merkezine indik.


Eşim önceden araştırmış, bir arkadaşı Kazım Büfe'de mutlaka muzlu süt için demiş. Biz de tavsiyeye uyduk :) Bu koca bardak muzlu sütün sadece yarısını içebildim. benim için çok fazla bir porsiyondu.

Muzlu süt

Muzlu sütten sonra biraz yürüyerek gezdik. Banklarda oturduk dinlendik. Daha ben çok acıkmamıştım ki sadece yeme içgüdüsüyle Adana'ya gelen eşim kebap yemek istedi. Yine daha önce tavsiye dilen mekanlar arasında en çok bahsi geçen Kebapçı Adil Usta'ya gitmeye karar verdik. Atladık taksiye gittik. Ama yol boyunca gördük ki zaten burası bir kebap cenneti, yani her hangi bir yere de gitsek bence büyük bir lezzet farkı yoktur.

Kebapçı Adil Usta'da 

Bu arada bu kadar hastayken, burnum akarken bir de bol dumanlı mekanlara girince ben toptan iptal oldum. Gözümü zor açıyordum :(

Adana Kebap (Kıyma Kebabı)

Normalde ben bir kebapçıya gittiğim zaman en son siparişim Adana kebap olur, çünkü sevmem. Bana çok yağlı geliyor ve kokuyor. Ama tabi ki Adana'ya gelince yemesem olmazdı. Maalesef eşimin bayıla bayıla yediği Adana kebabı (oradakilerin deyimiyle kıyma) ben yine zor yedim. İçinde kuyruk yağları olması nedeniyle benim için çok ağır bir lezzetti :(

Humus

Anladım ki ben Adana insanı değilim, sabah ki ciğer şiş benim için daha iyiyidi. Yine usulune uygun olarak bol soğanla ve acılı şalgam suyu eşliğinde kebabımı yedim. Bir de humus vardı. O da çok yağlı bir sıcak meze ama baklagil olması sebebiyle benim damak tadıma daha uygundu. Yine soğan baş köşedeydi, mezeler ve yeşillikler vardı.







konsept bu :)
Yemeğimizi saat 15.00 civarında yedik, sofradan kalkarken ben bir daha birşey yiyemem demiştim tam da öyle oldu. Bana göre çok yağlı ve kalorili beslendiğim için uzun süre acıkmadım. Oradan çıkıp Baraj Yolu Caddesi boyunca yürüdük.

Eşim arada 2 çeşit de tatlı yedi. Tatlılar hep yağda kızartmalı ve şerbetli tatlılardı. Ben 1 minik ısırıkla tadına baktım. Yine bana hiç hitap etmedi.

gelin bohçası

O kadar çok yürüdük ki sağlam bir egzersiz günü oldu. Ben hala acıkmamıştım. Ama dinlenmek için 1 bardak çay içmeye oturduğumuz bir tatlıcı da sadece merak ettiğim için gelin bohçası denilen hamurlu-şerbetli tatlıdan yedim. Yerken içim bayıldı ama diğerlerine göre daha hafif bir tatlı sayılır bence.

Oturduğumuz yerin yanında Kebapçı Şeyhmuz'un yeri vardı. Gelen kokulara dayanamayan eşim bir daha Adana kebap yedi. Bir de ek olarak kuşbaşı siparişi verdi. Yine acıkmadığım halde etin tadını merakımdan 3 küçük parça kuşbaşı et yedim. Çok güzeldi. Bir daha Adana'ya gelirsem kuşbaşı yerim.

Aslında porsiyon olarak pek fazla yemedim ama yediğim şeyler hep yağlı ve kalorili olduğu için hem bana ağır geldi hem de uzun süre tok tuttu. Bir de o kadar soğan yememe rağmen midem hiç rahatsız olmadı. Galiba sumakla iyice beklettikleri için soğanın gaz yapıcı etkisi ortadan kalkmış oluyor. 

Uçağımız 20.00'de idi ama yarım saat geç kalktı. Uçakta çantama attığım küçük bir Oreo paketi vardı. 2 tane Oreo bisküvi yedim. 




Eve geldiğimizde İnci uyumuştu. Bütün gün onu görmeyince çok özledik. Ama iyi ki İnci ile gitmemişiz. Rahat rahat gezdik, İnci ile o kadar yürümemiz mümkün olmazdı.

Ayrıca eve gelince dayanamayıp yatmadan önce 2 kaşık zeytinyağlı pırasa yedim. Tüm gün et yiyince sebzesizlik sendromum tuttu.

Bir diyetisyenin beslenme günlüğü olarak bir Pazar günümüzü Adana gezisi şeklinde bol kalorili olarak tamamlamış olduk. Bu arada Adana çok sıcaktı, resmen yazdan kalma bir gündü. Mevsim şoku da yaşadık.

Biraz az su içtim :(

Diyetisyen Serap Orak Tufan

2 Kasım Pazar 2014 

Sosyal medyada takip etmek için:
İnstagram için 
http://instagram.com/diyetisyenserap 
Twitter için  https://twitter.com/DiyetisyenSerap 
Facebook için  https://www.facebook.com/pages/Kendinize-%C4%B0yi-Bak%C4%B1n-Beslenme-

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...