Özlem Kumrular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Özlem Kumrular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ayvalık Tatili Notları 2


Dün akşam eşim "Bir kahvaltı ne kadar kötü olabilir ki?" dediğinde hiçbirimiz sabah karşılacağımız kahvaltıyı bilmiyorduk ama ne kadar kötü olabileceğini öğrenmiş olduk. Neyseki tatil yeri Ayvalık da en azından yeşil zeytin, domates ve ekmek ile hafif bir kahvaltı yapmış olduk :)

Ayvalık Sarımsaklı'daki 2.günümüz Perşembe'ye rastladığı için daha önceden duyduğumuz Ayvalık pazarına gitmeye karar verdik. Takip edenler bilir hangi ülkeye ve şehre gidersem gideyim eğer pazara rastlarsam mutlaka gezerim. Hatta pazar hangi gün ve nereye kuruluyor öğrenmek isterim. Merak işte, bana Avm gezmekten daha güzel geliyor. Kahvaltıdan sonra denize gitmeden atladık arabaya doğrudan Ayvalık'a gittik.

Öncelikle giysi vs. kısmını, sonra da sebze-meyve kısmını gezdik. Ufak tefek birşeyler aldım. En çok keman şeklinde cam bir zeytinyağı şişesi aldığıma sevindim. Ama tabi o zaman dikkat etmediğim bir ayrıntı yeni ortaya çıktı. Meğerse şişenin altında kırık bir yer varmış. Yıkarken fark ettim. Kullanamayacağıma üzüldüm :( severek almıştım...

Pazardan kavrulmamış balkabağı çekirdeği de aldım. Artık her Türk gibi plajda çekirdek yeme keyfi yapabileceğiz :)
Nohut ekmeği

Perşembe günü pazar olduğu için Ayvalık'ta çok fazla Yunanlı da vardı. Etraftaki adalardan geliyorlarmış. Çok hoşuma gitti. Her iki milletin böyle iç içe yaşaması benim gibi hümanist biri için huzur veren bir durum...

Bu arada her yerde satılan ekmeğin ne olduğunu da anlamış oldum. Nohut ekmeğiymiş. Tadı beyaz ekmek gibi ama içindeki nohut unu farklı bir tat da veriyor. Hafif çörek tadında bir ekmek. Böyle bir ayrıntıyı kaçırmadım tabi hemen 1 tane aldım.
Sakızlı ve zeytinyağlı kurabiye


Bir de tüm ekmek fırınları ve pastanelerde sakızlı kurabiyeler vardı. 1 kutu da sakızlı ve zeytinyağlı kurabiye aldık. Bizim için farklı bir tat olacağı kesin. Ayvalıklılar kesinlikle ağzının tadını biliyor.

Pazarda çok taze ve güzel karidesler satılıyordu. Tahmin edersiniz ki içim gitti ama nerde pişirip yiyeceğiz diye alamadım. Aslına bakarsanız Paris gezimde karidesleri çiğ çiğ yemişliğim de var ama neyse :) ülkemizde bu tarz deniz ürünlerinin çiğ yendiği restoranlar yok tabi...

İskelede çok hoş bir çay bahçesi vardı, pazardan dönen herkes dinlenmek için burayı tercih ettiği için kalabalıktı ama şansımıza tam deniz kıyısında bir masa bulduk. Ben güzel bir Türk kahvesi keyfi yaptım. Diğerleri limonata içmeyi tercih etti. 1 tane sakızlı ve zeytinyağlı kurabiye yedim. Biraz da nohut ekmeğinin tadına baktım. Her ikisini de balıklarla paylaştık. Kıyıda o kadar çok irili ufaklı balık vardı ki...


Öğlen yemeğininde otelde bulgur pilavı vardı. Sadece biraz bulgur pilavı ve salata yedim...


Öğleden sonra denize gittik, yine çok güzeldi. Serin serin tadını çıkartıp biraz da kitap okudum. Daha önce bahsetmişimdir. Özlem Kumrular çok sevdiğim bir yazardır. Aşkın Beş Hali kitabı tam benlik, hatta tatil için çok güzel bir kitap diyebilirim. Ancak tatilde kalabalık olunca fazla kitap okumaya vakit kalmıyor. Aynı yazarın Hoşçakal Milano Hoşçakal Aşkım kitabını okuduğumda İtalya'ya gitmeyi kafaya koymuştum. Kitabı okuduktan 2-3 yıl sonra ilk İtalya gezimi yaptım. Sanırım bu kitap da beni Portekiz'e götürecek. Şimdiden kafamda Lizbon'a gidip fado dinleme fikirleri uçuşmaya başladı, ayrıca kitapta bahsedilen yeşil şaraptan da mutlaka içmek istiyorum. Bilenler yorum yapsın ;) 


İnsan Ege'ye tatile gelir de midye dolma yemez mi? Otelde akşam yemeği yemedim. Akşam yemeğinin tatminsizliği bizi dışarda birşeyler yemeye sevk etti. İyi ki de öyle olmuş. Sokak lezzetlerini en güzel açık büfeye tercih edebilirim.

Midye dolma gerçekten çok güzeldi. İrili ufaklı 10-12 tane yemişimdir. Çok mutlu oldum :)

Buzlu Badem


En sevdiğim yiyeceklerden biri olan buzlu bademi görünce de çok mutlu oldum. Her zaman bulamadığım sadece yazın tatillerde rastlayan bir sokak lezzeti olan buzlu bademden de sanırım 15 tane veya daha fazla yemişimdir.

Aslında artık doymuş olmama rağmen iştahıma yenik düşüp bir de közlenmiş mısır aldım. Ama yarısını bile zor bitirdim. Çünkü çok şiştim. Yemek yemediğim için fazla kalori almış sayılmam ama tam bir abur cubur akşamı oldu.


Dondurmacı Yaşar Usta'nın önünde her zaman sıra var

Sonrasında da Sarımsaklı'da oldukça ünlü olan dondurmacı Yaşar Usta'ya gittik. Ama ben dondurma yemedim çünkü yiyecek yerim kalmadı :) Sadece Sarımsaklı'da ve İstanbul'da Bostancı da şubesi olan Yaşar Usta oldukça medyatikmiş de haberimiz yokmuş. Özellikle meyveli dondurmaları çok güzel. Tatilin son akşamı karadutlu dondurmayı ve arkadaşımınkinden biraz armutlu dondurmayı da tattım. Sorbe kıvamında bir dondurma. İçinde meyvenin kendi parçacıkları da var. Tabi ki Yaşar Usta'yı Vedat Milor da kaçırmamış ve tam puan vermiş. Çok yerinde bir karar...

Harika bir Ayvalık günüydü! Yarın (3. gün) sabahtan denize gidip akşam da Cunda Adası'na gezmeye ve yemeğe gideceğiz...

(devam edecek...)

Diyetisyen Serap Orak Tufan

26 Temmuz Perşembe 2012







Ayvalık'a gidiyorum...

24 Temmuz Salı 2012

Sevgili blog okurlarım,

Bir süredir düzenli yazmadığımın farkındayım. Hep bir bahane hep bir bahane... İşin aslı resmen tembellik dönemime girdim. Artık bunda Satürn'ün gerilemesi meselesinin ne kadar etkisi vardır bilemiyorum ama, çok ayıp ettim farkındayım. Bir arkadaşımın deyimiyle "1000 kişiyi taktın peşine öyle ben artık yazmıyorum demek yok, mecbur yazacaksın!" 


Aslında ben artık yazmayacağım da demiyorum. Sadece ipin ucu, yani düzeni bir kaçtı toparlayamıyorum. Öncelikle 2. Paris gezimi (annemle yaptığım) yazacağım sonrasında da Ayvalık tatilimi. Çünkü bu gece saat 01.00 otobüsü ile Ayvalık'a gidiyorum. 4 gün denize girip, tüm tembelliğimi sulara gömüp Pazar günü döneceğim...

Bu arada Ayvalık'la ilgili tüyo vermek isteyenlerin yorumlarını beklerim...

Yazmak istediğim başka bir sürü konular da vardı ama artık onları nasıl bir formatta toparlarım bilemiyorum. Bir diyetisyenin beslenme günlüğü olarak başlayan blog, zaman zaman içerik bakımından değişebiliyor. Neden mi? Çünkü ben buyum. Son dönemlerde bir gezi bloguna benzemeye başlasa da asıl konumuz olan diyet ve beslenme konuları temel konu olacak. Hatta bayramdan sonra fazla kilolarımızdan kısa bir sürede kurtulmak için 1-2 haftalık diyet listeleri de vereceğim. İlgilenenler takipte kalsın...

Tatil kitabım sevdiğim bir yazar olan Özlem Kumrular'ın Aşkın Beş Hali'ni de alıp yola çıkıyorum. Yazmak için bolca fotoğraf çekip, anı biriktirmeye devam edeceğim...

Anı kumbaralarınızda çok güzel ve çeşitli anılarınızın birikmesi, dönüp baktıkça ne güzel ve renkli bir hayatım oldu diyebilmeniz dileğiyle...

Geciken yorumlar ve yazılar için beni affedin :)

Diyetisyen Serap Orak Tufan



239. GÜN (Roma tatili 3. Gün)

15 Ekim Cumartesi

Dün çok yorulmuştum. Bu sabah da tam dinlenemeden kalktım. Yurt dışı tatilleri genelde böyle oluyor. Her gün çok değerli, zaman kısıtlı, gezilecek çok yer var...

10.30
1 bardak soğuk süt
2 dilim kızarmış tost ekmeği
2 üçgen peynir
1 adet çikolata dolgulu kruvasan
1 adet kuru kayısı

Bugün doğru Vatikan'a gidiyoruz. Bütün günümüz orada geçecek sanırım...


Metroyla Vatikan'a en yakın istasyona geldik. Biraz yürüdükten sonra muhteşem San Pietro Meydanı'na (Piazza San Pietro) geldik. Bir süre ortamın büyüsüne kapılıp fotoğraf çekimine daldık ama yüzlerce kişinin sırada beklediği kuyruğu görünce kendimize geldik. En az 1 saat sırada bekleyecektik hem de öğle sıcağında !

14.00
4 adet kuru kayısı (530 merdiven ile kubbeye çıktıktan sonra)


Uzun süren bekleyişin ardından San Pietro Bazilikası ve kubbesini gezdikten sonra yorgunluktan ve açlıktan bayılmadan önce yemek yemeye karar verdik. Sonrasında merakla beklediğim Vatikan Müzesi'ni gezeceğiz...Cafe Risorgimento isimli restorana gittik, pek tavsiye etmem.


15.00
1 porsiyon domates soslu peynirli ravioli (ravyoliyi çok beğenmedim ama yedim biraz vasat bir restorandı. Eminim ravyoliyi güzel yapan çok iyi yerler vardır)
125 ml beyaz şarap

Vatikan Müzesi'ne girdikten sonrasını pek hatırlamıyorum. Çünkü resimler, heykeller, sanat beni benden aldı götürdü. Bir ara kahve molası verdik...

17.00
1 adet az şekerli espresso

Koridorlar, Rafael Odaları ve Sistin Şapeli'ni de gördükten sonra sanata doymuş, yarı rüya aleminde bir şekilde müze gezimizi bitirdik. Burdan çıkardığım sonuç : Vatikan Müzesi'ne mutlaka tekrar gelinecek


Metroyla karşı tarafa geçip dinlenecek bir mekan aradık. Popolo Meydanı'na gittik. Daha önce Ayhan Sicimoğlu'nun programlarından gördüğüm mekanlardan biri olan bu meydanda kahve keyfi iyi gider...Popolo Meydanı'nı çok sevdim. Rosati isimli bu güzel pastanede oturduk, ayaklarımın ağrısına dayanamıyorum...

18.30
1 fincan az şekerli cappuccino


Bu kadar yorgunluğun üstüne hala yürümeye devam ediyoruz. Yine İspanyol Merdivenleri'ne geldik. Buradan metroya binecektik ki kapalıydı, mecburen yürüdük.

Akşam yemeği için Barberini Meydanı'na yakın çok güzel bir yer bulduk. Üstelik canlı müzik de vardı. Yemeğimizi güzel sesiyle romantik şarkılar söyleyen ve gitar çalan bir müzisyeni dinleyerek yedik.


20.00
2 dilim bruschetta (buruşetta üzeri domatesli, kuru soğanlı bir ön yemek, her yerde farklı malzemelerle yapılıyor, hastasıyım)

1 porsiyon gnocchi(patatesli ve peynirli bir hamurdan yapılan bir yemek. Niyokki diye okunuyor. Bu yemeği ilk kez bir romanda okumuş ve çok merak etmiştim. Özlem Kumrular-Hoşçakal Milano Hoşçakal Aşkım. Sonrasında ilk İtalya gezimde yemiştim. Bu sefer de yemeden yapamadım. Bazen evde de yapıyorum.)


Barberini salad (roka,şeftali,parmesan dilimleri ve ballı soslu harika bir salataydı, tadı damağımda kaldı)
250 ml kırmızı şarap (vino de casa usulü, hiç şişe açtırmadık)

Bu gün de yine bol karbonhidrat alarak geçti. Neyseki çok yürüyoruz.

Toplam 2 litre su

15 Ekim Cumartesi

Diyetisyen Serap Orak Tufan


www.kendinizeiyibakin.com
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...