Ataşehir diyetisyen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ataşehir diyetisyen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5. Yürüyüş günü de tamam, stop.

Merhaba blog dostlarım,

Ha bugün yazdım, ha yarın yazarım derken son posttan bugüne yine 2 hafta olmuş. O zaman bu son 2 haftada neler yaşadım kısa bir özet geçeyim.

Yürüyüşe başladığımı biliyorsunuz. Bugün 5. kez yürüyüş yaptım. Yani haftada 2 şeklinde rutinime ekleyebildim sanırım ve bu nedenle kendimle gurur duyuyorum. Ortalama 45 dakika sürüyor. Hem kendime kişisel, özel bir alan açabildiğim için psikolojik olarak bana çok iyi geliyor hem de fiziksel olarak kondisyon kazandığımı şimdiden hissediyorum çünkü hem hızlı yürüyorum hem de çok yokuş inip çıkıyorum. Yani düz zeminde yürümek gibi olmuyor. Ayrıca yüksek sesle müzik dinlemeyi çok sevdiğim için bu da bana iyi geliyor. Temposu yürüyüşe uygun, genellikle rock tarzında şarkılarla tam bir konser havasında yürüyorum. Ataşehir'de ağaçlar çiçeklendiği ve bahçeler yeşillendiği için görsel olarak da gözüm şenleniyor. Sonuç olarak kendim için çok iyi bir şey yaptım. Seanslarımın yoğun olmadığı günlerde spor giyinip makyaj yapmıyorum. Seanslar biter bitmez hemen çıkıyorum. Bundan sonra randevularımı planlarken yürüyüş rutinimi ön planda tutacağım. 

Bir diğer haber, yine kendim için Pazar günü flamenco kursuna başlayacağım. Bu hayatta yapmayı en çok sevdiğim şeyler arasında ilk 2'ye girer. Hatta belki 1. sırada bile olabilir. Dün yazlık kışlık değişimi yaparken yıllar önce Barselona'dan aldığım flamenco eteğimi ve kırmızı çivili flamenco ayakkabılarımı da çıkardım. O zaman viva flamenco! İnşallah şu günler geçsin düzelicez be :) belki bir Madrid yaparız euro düşerse veya köşeyi dönersek :)

Gelelim kilo meselesine. Malum blog diyetisyenden ve adı da beslenme günlüğü. Ama siz de çok iyi biliyorsunuz ki benim yeme şeklim gerek mesleki deneyimim gerekse kişisel tercihlerim sayesinde artık belli bir çizgide seyrediyor. Mesela Pazar günü pişirdiğim zeytinyağlı patlıcan yemeğini bugün Perşembe oldu hala yiyorum. Yani ev yemeği şeklinde yemeye devam. İlla ki bazı günler daha kalorili oluyor ama dengeliyorum tabi. Dün tartıldım, 56 kg ve yağ oranım %21 çıktı. Kendi yaş grubuma göre yağ oranım alt sınırın bile altında, her şey yolunda yani. Bu yürüyüş sayesinde yağ oranım düşmüş olabilir tabi. 

Arada Anneler Günü ve bayram da geçti, hepimize kutlu olsun :)

Bir diğer gelişme, bayramın 1. günü İnci babasına gidince sabah yürüyüşe çıkmıştım. Yanıma kimliğimi ve atm kartımı almıştım. Eve geldiğimde kimliğim yoktu, düşmüş :( yeni kimlik çıkarttım, o da bugün geldi. Artık yanıma kimlik almadan çıkıyorum. Başıma bir şey gelirse telefonumdan kimliğimi bulurlar nasılsa. Yaş 43 olunca eski alışkanlıklar sürüyor tabi, eskiler kimliğini almadan pek çıkmazlar nedense öyle bir alışkanlığımız olmuş. Üniversitedeyken ailemden uzak ve yalnız yaşadığım için asla kimliksiz bir yere gitmezdim belki onun da etkisi vardır. Umarım birisi kimliğimi bulup iptal etmediğim günlerde bir cinayet mahaline bırakmamıştır :) 

Bu arada ben pandemi havasından baya çıktım, sizde durumlar nasıl? Yılbaşında İnci covid pozitif olunca bana da geçmişti. Biz 1 tur atlattık yani. 

Postun sonunda kısa bir özet geçmeyi severim bilirsiniz. bugün beslenme bilgisi paylaşmadım ama egzersiz konusundaki kişisel azmimden bahsettim. Belki aranızdan 1 kişiye bile ilham olsa bana yeter. Herkes 1 kişinin elinden tutsa daha çabuk toparlanırız. Ama en önemlisi herkes kendi elini kendi tutsun, başkalarından beklemeden, sadece kendiniz için adım atmaya çalışın. Yanınızdan yürüyecek biriyle yolun bir yerinde elbet karşılaşırsınız.

Sevgilerimle...

Serap Orak

12 Mayıs 2022

Yürüyüşe başladım, stop.

Merhabalar,

Öncelikle yeniden blog yazmama sevinen ve beni yüreklendiren herkese çok teşekkür ederim. Kendim için büyük bir adım attım sayılır. Öyle bir atmışım ki hızımı alamadım bugün sabahki seansım biter bitmez yürüyüş için kendimi sokağa attım :) 

Sırf spor olsun, egzersiz olsun diye tek başıma çıkmayalı çok çok uzun zaman olmuştu. Yani hamileyken bile sokakta yürümemiştim hatırlarsanız. Onun dışında gezme amaçlı çok uzun yürüyüşlerim hep olmuştur. Onları saymayalım neden biliyor musunuz çünkü bugün çıkmam yeni hayatım için (40 yaş sonrası hedefler) düzenli egzersiz yapmak açısında bir milat sayılır. Yaşlılıkta sarkopeni (bu konuyu ayrıca yazacağım veya videosunu çekeceğim) gelişmemesi için 40'lı yaşlardan sonra düzenli fiziksel aktivite yapıp kas ve kemiklerimizi korumamız gerekiyor. Kafama göre bir spor salonu bulana kadar önce açık hava yürüyüşleri ve evde youtube videoları ile konuya kendimi ısındıracağım. Sonra ver elini pilates, ver elini zumba :)

Güne 07.30'da başladım. Sabah sadece minicik bir muz yedim ve kahve içtim. 11.00'de çıkıp kafamdaki rotayı tamamlayıp gelmem tam 1 saat sürdü. Öncesinde telefonuma Strava diye bir app indirdim çünkü yürüyüş rotamın kaç km olduğu, ne kadar süreceği gibi konularda bilgileri görmek ve kaydetmek istedim. Şimdilik ücretsiz üye oldum. Siz de deneyebilirsiniz. Uygulamaya göre 5,15 km yolu 57 dakika gibi bir sürede tamamladım. Tabi bunun içinde yokuş inip çıkılan yerler ve yol geçilmesi gereken sokaklar olduğunu unutmayalım. Sanırım kesintisiz bir parkurda daha hızlı yürüyebilirdim. Ama gerek yok bence. Bu arada Pazar akşamından beri alerji atağım tuttuğu için ilaçsız nefes alamadığım günler geçirdim. 3 gündür alerji ilacı aldığım için kolumu kaldıracak halim yoktu, tüm gün uyukladım. Bugün ilacı bıraktım ve kendimi bol çiçekli, polenli yollara attım. Şu ana kadar kötü olmadım, umarım artmaz. Maskesiz yürüdüğümü de ayrıca belirteyim. Malum hala pandemideyiz. İnci'yi de okula maske ile gönderiyorum. Yasaklar kalktı ama ilk 1 hafta 10 gün tedbirli olmakta fayda var diye düşünüyorum. Kızım da benle aynı fikirde :) takmam diye tuttursa yapacak bir şeyim yoktu.

Yürüyüş boyunca çektiğim bahar karelerini sizinle paylaşmak isterim. Bu mevsimde tüm ağaçlar çiçeklenmişken yürümek ayrı bir güzellik. Kulaklıklarımı takıp, sevdiğim şarkıları dinleyip, keyifle ve azimle yürüdüm. Sonrasında kendime Spotify'da bir yürüyüş listesi bile yaptım :) gördüğünüz gibi prodüksiyon büyük :) yalnız eksiklerim var. Acilen bir kablosuz kulaklık ve telefon, anahtar vs koymak için minik bir çanta almam gerekiyor. Bunun sonu paten, kay kay, bisiklete falan gitmese bari ;)



Eve geldiğimde açlıktan ölüyordum ama çok terlediğim için önce banyo işini hallettim. Sonra kendime 2 parça hindi pirzola pişirdim ve basmati pirinci ile yaptığım pilavdan yedim. Hindiyi tavuktan daha sağlıklı buluyorum ama bana her seferinde ciddi bir mide yanması şeklinde geri dönüyor. Yine de severek yiyorum. İlerleyen saatlerde 1 espresso içtim, birkaç badem, 1 kase yoğurt, 1 dilim çavdarlı ekmek ve yarım salatalık yedim. Evde kıymasız bezelye olmasına rağmen hem acıkmadığım hem de canım istemediği için akşam yemeği yemedim. 

Bugün kendimle gurur duydum. Uzun zamandır ertelediğim bir konuya daha adım attım. Siz neleri erteliyorsunuz? Belki yarın küçük bir adım da siz atarsınız...

Hadi öptüm :)

Serap Orak the dietitian

28 Nisan 2022

Geri döndüm!

Merhaba blog! Yanlış okumadınız, geri döndüm :) ne kadar kalırım bilemiyorum ama en azından bu aralar içimdeki yazma isteğini boşa harcamamalıyım diye düşündüm. Belki biraz da ihtiyaçtan yine bloğuma sığındım. Çünkü, çok yakın dostlarım hariç beni bu hayatta bu kadar iyi dinleyen, anlayan, bırakmayan ve ne zaman geri gelsem tüm sıcaklığıyla kollarını açıp karşılayan tek yer burası ve sizler oldunuz. Çoğunuz beni blog haricindeki sosyal medya alanlarından takip ettiğiniz için son 11 yılıma şahit ve dahil oldunuz. Bazılarınızla yüz yüze tanıştık, yazıştık, dertleştik, güldük, ağladık ama birbirimizi hiç bırakmadık. Daha önce de belirttiğim gibi insan durup dururken blog yazmaya başlamıyor (Benimki yalnızlıktan mesela). Bu benim kişisel fikrim tabi. Sosyal medya uzmanları ne der bilemiyorum. Ama benim için blog yazmak anlayanıyla, dinleyeniyle dertleşmek gibi bir şey. Bu aralar etrafımdaki bir sürü kişi yeniden blog yazsana diye beni cesaretlendirince ben de nihayet üzerimdeki ataletten sıyrılıp ekran başına geçtim. Önce beni biraz iyileştirelim sonra eğlencemize bakarız. 

Hepimizin hayatının son 2 yılının pandemi nedeniyle duygusal anlamda çok karışık geçtiğine eminim. Benim de öyle oldu. Ama benim için özellikle son 4 yılda ne istemediğimin farkında olduğum yıllar oldu. İnsanın ne istemediğini bilmesi çok önemli, hayatına yön veren, ilişkilerine şekil veren en belirgin şey bence. Bu her alanda böyledir, farkındalık çok önemli. Yaşadığımız şeyleri seçimlerimizle büyük oranda kendimiz belirliyoruz aslında. Yapamam dediğimiz şeyleri henüz yeterince istemiyoruz bence. İstesek bir adım atabiliriz. Belki çok zor bir başlangıç olabilir ama yine de olur. 

Kendi adıma başlamaya en zorlandığım şeylerden biri spor mesela. Hatta buna spor demeyelim, egzersiz daha doğru bir kelime olur. 43 yaşımdan sonra spor yapacak değilim. Yapsam yapsam düzenli egzersiz yapabilirim. Tabi bir şeyi düzenli yapmak çok büyük iç motivasyonla gelir. İşte tam o noktada neden istediğiniz çok önemlidir. Mesela ben daha dinç yaşlanmak istiyorum ve bedensel sağlığımı önemsiyorum. Tabi ruhsal sağlığım için de blog yazacağım :) Kendime söz verdim, yarın sabah spor kıyafetlerimi giyip yürüyüşe çıkacağım, yarın randevularım yoğun değil. İstediğim ritmi yakalayabilirsem bir yürüyüş grubu kurup bunu haftada 1 sosyal bir aktiviteye çevireceğim. Gördüğünüz gibi önce kendimi düşünüp sonra da başkalarını dahil etme amacım var. Galiba ben hayatta hiçbir şeyi kendim için yapamıyorum. Psikologlar bir el atsın :)

Bu arada sizden çaldığım tüm zamanlarda kendimi Netflix'e adamıştım. Pek kitap okumadım. Önceliklerim farklıydı. Baya bi dizi ve film izledim. Onları da zaman zaman sizinle paylaşırım. Birazdan bu yazıyı tamamlayınca Good Girls izleyeceğim. 3 kadının suça bulaşmasını eğlenceli bir dille anlatan bir dizi. 

Uzun zaman sonra dönünce anlatacaklarım bitmiyor, şimdi kesmezsem çok uzayacak o nedenle ben şimdi buraya bir nokta koyup yarın yeni bir post ile merhaba demeyi düşünüyorum. Yorum bırakırsanız sevinirim. Yazmam için motive edici oluyor. 

31 yaşımın son düzlüğünde yazmaya başlayıp 43 yaşımın doruklarına taşıdığım bloğumun benim için eşsiz değerli ve özel okurları, blog dostlarım, iyi ki varsınız. Okuduğunuz ve beni unutmadığınız için çok teşekkür ediyorum. Başımı ne zaman buraya dayasam kalp atışlarınızı derinden hissedebiliyorum.

Romantizm ölmedi Romalılar, ben varım! Hepimize yeterim ;) Kapanış şarkımı dinlemek isterseniz bir tık lütfen.

Serap Orak

27 Nisan 2022

Corona Günlükleri 9

Ön bilgi: Günlükte biraz geri kaldım. Birazdan okuyacağınız gün Pazartesi günüdür ama ben bunu Perşembe akşamı yazıyorum. Çünkü bazen izlediğim bir program, bir dizi veya bir film yüzünden blog yazmayı erteliyorum, sonra da araya ev işleri vs giriyor. Ama bu aralar uzun süredir görüşemediğim yakın arkadaşlarımla veya uzakta yaşayan arkadaşlarımla akşamları uzun süren görüntülü sohbetlerim oluyor. Mesela dün akşam hayatımda ilk kez skype görüşmesi yaptım :)) çok da güzel oldu. WhatsApp da kullanıyorum. Corona salgını sebebiyle evlere kapandığımız bu günlerde teknolojinin nimetlerini kullanmak çok iyi geliyor.

Gelelim hafta başına. Pazartesi herkes için her zaman beslenmesine en çok dikkat ettiği gün olmuştur, hatta restoranların siparişleri Pazartesi günleri azalır. Çünkü hafta sonu beslenmesini çok esneten bireyler genelde Pazartesi günü frene basar. Gerçi artık hayatımızda hafta içi ve hafta sonu kavramları özelliğini kaybettiği için bu günün böyle de bir anlamı kalmamış olabilir. Sizi bilmem, ben kararlıyım, gayet sağlıklı besleniyorum.

Sabah Eba Tv başına oturan İnci ders dinlerken ben de kahvaltımı hazırladım. Yumurta, beyaz peynir, domates ve 1 dilim tam buğday ekmeği yedim. Bu tarz kahvaltıları genelde Pazar günleri yapabiliyordum. Çünkü Cumartesi de yoğun çalıştığım için fırsat olmuyordu. Şimdi haftaya bile böyle başlıyorum :) Tamam vakit bulabiliyorum ama ben öyle çok kahvaltı insanı değilimdir siz biliyorsunuz zaten. Dikkat ettiyseniz çay da hiç içmem. Öyle bir kültürüm, ihtiyacım, zevkim yok :)

Kahvaltıdan sonra içtiğim kahvenin fotoğrafını çekmeyi unutmuşum kusura bakmayın. Kayıtlarda göremedim ama sabah kahve içmemem imkansız birşey, kesin içmişimdir ama çekmeyi unutmuşum.


Tabi gelen giden olmayınca bir güzel sarımsaklı yoğurtlarla falan besleniyoruz. Açıkcası sarımsak ve soğanı ben çok severim. Ama işim birebir insanlarla yüz yüze olduğu için sık sık yiyemiyordum. Fırsattan istifade edip bugün yemeğimde sarımsaklı yoğurt da tükettim. Kıymalı karnabaharı bu şekilde yediğinizde baya bir mantı havası yaratıyor. Tavsiye ederim. Karnabahar miktarını bol tutun, sarımsaklı yoğurt zaten şişiriyor, yani uzun süre acıkmazsınız.


Öğleden sonra 1 mini kahve keyfi daha yaptım. Bu küçük fincanlar beni kesinlikle tatmin etmiyor. Türk kahvesi fincanlarını biraz büyütsek süper olur.


Öğle yemeğimi geç yediğim ve uzun süre acıkmadığım için akşam yemek yemedim. Ama sonra saat 22.00 civarında acıktım ve süt ve müsli yedim. Müsliyi her seferinde 5-6 kaşık dolusu olarak alıyorum. Süt de alabildiği kadar. Hatta önden sütü biraz ısıtıp misliyi sütte bekletiyorum ki şişsin diye.

Bu kadar sağlıklı beslenip meyve yemediğimi fark edince buzdolabımdaki greyfurtlar aklıma geldi. Greyfurt çok severim. Tüm iç kabukları ayıklayıp içindeki pembe kısmını yiyorum. Yani ağzımın tadını biliyorum. Bu arada öyle 1-2 tane greyfurt yemekle kimse yağ falan yakamaz, aklınızda böyle fikirler varsa unutun. Olay bütünsel beslenmeyle ilgili. Ben şimdi akşam 3 tane lahmacunu gömseydim üstüne greyfurt yememin bir anlamı var mıydı sizce? :)

O zaman Corona virüsünün tüm dünyaya yayıldığı ve olayın artık hayatta kalmak şekline büründüğü bu günlerde bağışıklık sistemimiz güçlü kalsın diye sağlıklı ve çeşitli beslenmeye çok özen gösterelim. Benim fikrimi sorarsanız hakkınızı bolca sebzeden yana kullanın, C vitamini ağırlıklı beslenmeye veya takviye almaya da gayret edin.

Bu satırları yazdığım Perşembe akşamı ülkemizdeki Corona virüsü vaka sayısı toplam 18135, ölüm sayısı da toplam 356 kişiye ulaştı maalesef :( Bu rakamlar beni çok ürkütüyor. Bu 18 bin kişi iyileşebilecek mi yani? Bu kadar kişi içinde iyileşen kişi sayısının 415 olması beni dehşete düşürüyor. İşte o nedenle çok stresliyim ve stresli olduğumda iştahım kapanıyor.

Bu yediklerimin dışında sürekli fotoğrafını çekmediğim halde mutlaka 8-10 tane fındık veya badem yemiş oluyorum. İnci'ye kuruyemiş tabağı hazırladığımda önümüze gelince ben de tırtıklıyorum.

Ruh ve beden sağlığınız iyi olsun, kendinize iyi bakın...

Diyetisyen Serap Orak

30 Mart Pazartesi 2020

İnstagram için 
https://www.instagram.com/diyetisyenseraporak/
Twitter için  

Corona Günlükleri 8

Merhaba sevgili blog dostlarım,

Blogda biraz geri kaldım çünkü Cumartesi günü hiç blog yazacak durumda değildim. Hiç keyfim yoktu. Hatta biraz da depresiftim. Genel modum her zaman yüksektir ama Corona salgını rakamları açıklandıkça açıkcası biraz umutsuzluğa kapıldım ve kendimi şöyle bir bıraktım...

Aslında Cumartesi günü oldukça sağlıklı beslendim. Çok güzel bir kıymalı karnabahar yemeği bile yaptım. Karnabaharı geçen hafta almıştım, yıkayıp, bölüp buzdolabı poşetine koymuştum. Hemen çıkarıp pişirdim çok pratik oldu. Siz de pazardan/marketten aldığınız sebzeleri hemen o günlerde pişirecek fırsat bulamazsanız bence hemen pişirmeye hazır bir hale getirip dondurucuya atın.

Cumartesi çok sağlıklı beslenmiştim. Ama akşam 2 bira içip yanında cips yedim ve Netflix'den dizi izledim. Film koptu yani. Ama Pazar sabah güne gayet sağlıklı başlamak niyetiyle uyandım. İşte benim İkigai'm. Dün çok geç yattığım için Pazar günü baya bildiğiniz öğlen saatinde uyandım.  Güne başlarken ilk olarak büyük bir porsiyon Türk kahvesi içtim.

Hem kahvaltı hem de öğle yemeği olarak yulaf ezmesi yemeye karar verdim çünkü ekmeği buzlukta unuttuğum için yiyecek ekmeğim yoktu. Buzlu buzlu kesmeye gücüm yetmedi. Kendime not: aldığın ekmeği önce dilimle, sonra dondurucuya at!


Dolu dolu 6 kaşık müsli ve süt ile kahvaltımı yaptım. Salgın günlerinde en güzel karbonhidrat kaynaklarından biri müsli ve yulaf ezmesidir. Hem pratik hem de barsaklar açısından çok faydalıdır. Kabızlığı önler. İçindeki kuru meyveler de şeker ihtiyacını giderir. Müsliyi önce sıcak sütle bekletip biraz yumuşattım, sonra üzerine soğuk süt ekledim.

İlerleyen saatlerde akşam yemeği olarak kıymalı karnabahar, 2 dilim tam buğday ekmeği ve 3 kaşık yoğurt yedim.


Bu kadar lifli beslenince uzun süre tok kalabilirsiniz. Ben de acıkmadım. İlerleyen saatlerde 1 Türk kahvesi fincanı kadar beyaz leblebi yedim.


Başka birşey yemeden günü tamamladım. Siz de eğer güne geç başlıyorsanız mutlaka 1 öğününüz eksik yiyin.

Bugünü böyle tamamladık. Cumartesi gecesi yediklerimiz affola ;)

Ruh ve beden sağlığınız iyi olsun, kendinize iyi bakın...

Diyetisyen Serap Orak

29 Mart Pazar 2020

Corona Günlükleri 7

Corona salgının her geçen gün büyüdüğü bir günden daha merhaba sevgili blog dostlarım,

Yorumlarınız, mesaj ve mailleriniz için çok teşekkür ederim. Herkes bir şekilde ulaşıyor. Çok mutlu oluyorum. Linkedin'den  yazan bile oldu, harikasınız :) insan bunca yıl boşu boşuna blog yazmaz gerçekten, aramızda çok güzel bir bağ oluşmuş.

1 haftadır düzenli yazıyor olmak bana da çok iyi geldi. Çoğu insanın aksine benim iştahım azaldı. Hem keyifsiz olduğum için hem de hareketsizlikten dolayı çok acıkmadığım için olduğunu düşünüyorum. Geçen Cumartesi'den beri hiç evden çıkmadım. Hiç sıkılmadım ama moralim zaman zaman çok bozuluyor. Belirsizlik en sevmediğim şeylerden biridir. Şimdi onun dibini yaşıyoruz.


Bugün kutsal kahvaltımı yaparak güne başladım. İnci saat 09.00'da ekran başında olduğu için sabahları erken kalkıyorum. İtiraf ediyorum babasında kaldığı günlerde öğlene doğru kalkıyorum. Geç kalktığım günler 2 ana öğün yiyorum. Oldu bitti sabah erken kalkmayı sevmeyen biriyim. 1 bardak süt içtim. Kaşarlı tost, domates, salatalık ve zeytin yedim. Yeşil zeytinler çok tuzluydu, suda bekletmek lazım.


Kahvaltı sonrası duble kahvemi de içtim. Bugün yüz yüze 1 tane seansım vardı. Bu gidişle online seanslara dönmek gerekecek. Nereye kadar sağlıksız besleneceksiniz? Şu dönemde sağlıklı beslenip bağışıklığı yüksek tutmaya çalışmak en önemli konu. Lütfen paketli, ambalajlı, çok şekerli, abur cubur kötü yiyeceklerden uzak durmaya çalışın. İlla ki arada yiyeceksiniz ama sürekli artan bir alışkanlığa dönüşmemesine gayret edin.


Öğlen yemeğimi biraz geç yedim. Evde kalan son yemekleri bitirmek için yeni yemek yapmadım. Et sote, kuskus ve kısır vardı. Hepsinden biraz biraz yedim. Ekmek yemedim. Et yemeğinin sonu olduğu ve İnci biberlerini yemediği için bolca biber yemek zorunda kaldım o da midemi çok ağrıttı. Biber bana dokunuyor, çok zor sindiriyorum. Çiğ biber hiç yemem mesela, sevmiyorum da.


Öğleden sonra son kapsül kahvemi de içtim.

Saat 22.00 gibi acıktım, evde yemek olmadığı için mecburen çabuk birşey yapmaya karar verdim. Nasılsa ertesi gün danışanım yok diye sucuklu ve kaşarlı tost yaptım yedim. Online seansların böyle bir güzel yanı da var, sarımsak, soğan ne zaman istersen yiyebiliyorsun :) bu online çalışma işi bana baya bir cazip gelmeye başladı...


Ben bu satırları Pazar gecesinden yazıyorum. Şu an ülkemizde toplam vaka sayısı 9217 ve toplam ölüm sayısı 131 olarak açıklandı. Hiç iyiye gitmiyoruz. Çok üzgünüm. Günlük rakamaları takip etmek için Sağlık Bakanlığı'nın oluşturduğu siteye girebilirsiniz. Buraya linkini bırakıyorum. Tıklayınız.

Daha iyi haberlerle görüşmek üzere demek isterdim ama öyle olmayacak. Size ve sevdiklerinize virüs bulaşmasın diyeyim. En güzel dilek bu artık.

Ruh ve beden sağlığınız iyi olsun, kendinize iyi bakın...

Diyetisyen Serap Orak

27 Mart Cuma 2020

İnstagram için 
https://www.instagram.com/diyetisyenseraporak/
Twitter için  

Corona Günlükleri 6

Merhaba blog dostlarım,

Corona salgınının en önemli günlerini yaşıyoruz, vaka sayısı ve kayıplar hızla artmaya başladı. Bu nedenle mecbur olmayan kimse evden çıkmıyor, en azından benim çevremde öyle. Hal böyle olunca benim de randevularım bitti. İnci de evde olmayınca geç kalktım ve kahvaltımı yapmam öğlen saatini buldu.


Birkaç gündür biraz karbonhidrat ağırlıklı beslendiğim için bugünü protein ağırlıklı besleneyim diye kafamda planladım. Gün içinde yiyeceklerinizi önceden planlamaya çalışırsanız daha sağlıklı beslenme eğiliminde olursunuz. Bugün kendime bir omlet yapayım dedim.


2 yumurta, 1 yumurta büyüklüğünde kaşar peyniri, kekik ve çörek otu kullandım. Tavayı yağlamak için çok az da tereyağ koydum. Yanında hiç ekmek yemedim. Sadece domates ve salatalık yedim.


Kahvaltıdan sonra canım hemen kahve içmek istedi ama yediğim yumurtanın demirine kıyamadım. O nedenle 1 saat sonra kahvemi içtim. Öyle minik minik fincanlarla kahve içmeyi sevmiyorum. Benim kahvem en kötü duble olmalı :)


Öğle ve akşam arasında birkaç tane  fındık yedim. İnci'ye kuruyemiş tabağı hazırlayınca kendim de tırtıklıyorum biraz :) 1 tane de elma yedim. Elmayı bu şekilde doğrayınca algıda çokmuş gibi bir his yaratıyor farkında mısınız?


Akşam yemeği olarak dana sote yaptım. İçine daha önce doğrayıp derin dondurucuya attığım renkli biberlerden de koydum. Bu şekilde hazırda malzeme olunca yemek yapmak hem daha keyifli hem de daha kolay oluyor. Bu sene Corona virüsünden ölmez sağ kalırsak yaza kendime şöyle güzel bir dondurucu alayım, içini de özenle doldurayım diyorum. Ben de böyle bir tipim işte, herkes yazın giyeceği elbiseleri düşünür, ben domates biber derdindeyim :))


Akşam yemeği olarak başımın tacı kısırımla beraber biraz da et yedim. Yine ekmek yemedim çünkü karbonhidrat olarak bulgur tüketmiş oldum. Bütün akşam haber izleyip blog yazdığım için başka birşey yemedim ve zaten acıkmadım da. 1 fincan adaçayı içtim.

Geç kahvaltı yaptığım için 1 öğün eksik yediğim bir gün oldu.

Bu satırları yazdığım akşam ülkemizde Corona virüsü nedeniyle enfekte olan hasta sayısı toplam 5698 kişiye, ölüm sayısı ise 92 kişiye yükseldi maalesef :( bu hızla giderse sonumuzun İtalya'dan farklı olmayacağını düşünmeye başladığım için çok mutsuzum.

Ruhve beden sağlığınız iyi olsun, kendinize iyi bakın...

Evde kalın.

Diyetisyen Serap Orak

26 Mart Perşembe 2020

İnstagram için 
https://www.instagram.com/diyetisyenseraporak/
Twitter için  

Corona Günlükleri 4

Merhaba sevgili blog dostlarım,

Farkındaysanız azimle yazmaya devam ediyorum :) Kimin sayesine? Sizin tabi kiiiii! Çok teşekkür ederim, hem yorumlarınız hem de takibiniz için.

Tabi ki bu kadar istikrarla yazabilmemin bir nedeni de boş vaktimin çok olması. Aslında boş vaktimin çok olması demeyelim, çünkü evde çocuk varken boş vakit diye bir kavram olmuyor. Her an bir işle ilgilenmeniz gerekebiliyor. Ama zamanımın çoğunu alan diğer işlerim azaldığı için bloga rahat zaman ayırmaya başlayabildim. Ben zamanım fazla diyeyim siz kendi aranızda işsizlik diyebilirsiniz :) neyse ki sosyal medyadan anladığım kadarıyla bu Corona salgını bitince danışanlar kapımda kuyruk olacak gibi görünüyor ;) Şaka bir yana bazı insanlar mecbur oldukları için işe gitmek zorundalar, bu tabi ki hastalığa yakalanma açısından riskli bir durum. Onlar da evde olmak isterler. Ama bir diğer açıdan bakarsak, sosyal izolasyon açısından evde kalmak ve iş yeri kapandığı için evde oturmak zorunda kalanlar geçinebilmek için para kazanamıyorlar ve sonraki aylar ev kirasını, faturalarını ve ihtiyaçlarını nasıl karşılayabileceklerini düşünüyorlar. Felaket tellallığı yapmak istemem ama çok büyük bir ekonomik sıkıntı bizi bekliyor. Üzgünüm :(

Size Corona virüsüne karşı direncimi yüksek tutmak için yaptığım bazı önlemlerden bahsedeyim. Ellerimi sık sık yıkıyorum, zaman zaman kolonya kullanıyorum. Kapıdan içeri her yeni birinin girdiği gün bütün evi ve ofisi çamaşır suyuyla siliyorum, vücut analiz cihazını, kapı kolları ve elektrik düğmelerini yine çamaşır suyuyla siliyorum. Sık sık pencereleri açıp havalandırma yapıyorum. Gelen herkese galoş giydiriyorum ve ilk iş kolonya tutuyorum. Uzak mesafeden konuşuyorum, seansları cam açık yapıyorum (gerçi artık kimse gelmiyor ama son 2 haftadır bu şekilde çalışıyordum). Sık sık çamaşır yıkıyorum. Her gün farklı kıyafet giyiyorum. Tırnaklarımı kısa kesiyorum. Oje sürmüyorum. Tuzlu su ile gargara yapıyorum ve enjektör ile burnuma tuzlu su sıkıyorum. Dişlerimi düzenli olarak fırçalıyorum. Her gün sıcak içecek tüketiyorum. Bütün kış boyunca Redoxon efervesan tablet içtim. Devam ediyorum. Aklıma geldikçe D vitamini içiyorum. Yine aklıma geldikçe Umca içiyorum. Bu tarz şeyleri düzenli yapamıyorum maalesef çünkü unutkan biriyim.

Sürekli Haber Global izliyorum, diğer kanalları hiç açmıyorum diyebilirim. Son 2 haftadır hiç film izlemedim (emin değilim 1 tane izlemiş olabilirim ama unuttum) ve hiç kitap okumadım. Daha o konuya gelemedik. Çocuk, yemek, ev işi, sosyal medya yönetimi, arkadaşlarla WhatsApp yazışmaları derken zaman çabuk geçiyor. İmkanı olan okusun. Bu ara pek içimden gelmiyor. Sık sık sevdiğim müzikleri dinliyorum. Youtube videoları izliyorum. Bir de blog yazıyorum :) bana bu da iyi geliyor. Herkes kendine iyi gelen şeyleri yapsın. Bana bunlar iyi geliyor. İnci bazen babasında kalıyor, bazen evde kalıyor. Evlerimiz yakın olduğu için bu konuda sıkıntı yaşamıyoruz. Babası da evden çalıştığı için riskimiz azaldı çok şükür.

Şimdi gelelim beslenme günlüğüme...


Bu sabah 1 adet yumurta, 1 dilim beyaz peynir, 1 adet yuvarlak beyaz ekmek, domates ve salatalık yedim. Bilinçli olarak bu sabah zeytin yemedim. Çünkü dün yemiştim. Beslenmenizde her gün ufak kısıtlamalar yaparsanız, fazladan kaçabilecek başka lokmaları telafi etmiş olursunuz. Haa, bu arada aç karnına tartıldım. Açıkcası ayakkabımı ve çorabımı çıkarmaya üşendiğim için analiz yapmadım :) Kilom 53,3 çıktı. 

Kahvaltı sonrası tabi ki kahvemi içtim. 1 adet kapsül kahvemi daha bitirmiş oldum. Sade ve şekersiz tercih ettim. Yıllardır açmayan bir orkidem de açıp bana sürpriz yaptı :)




Öğle yemeğimi biraz geç yedim. Hafta sonu Migros'tan yeşillik almıştım, çünkü aklımda kısır yapmak vardı. Bir süredir hiç kısır yapmamıştım. Üşenmedim, yeşillikler solmadan kısır yaptım. Tabi ki büyük bir tabak dolusu yedim. Neyse ki salata malzemesini bol kullanıyorum. 2 tane de kornişon turşusu yedim. Kısırda zerdeçal kullandığım için turuncu rengi baskın oldu sanki. Kısır aşkımı bilmeyen var mı? :)) Ayrıca zaman zaman yaptığım paylaşımlarda bu tabağı nerden aldığım soruluyor. Üzerimde adım yazılı olarak hazırlanmış bu nazik hediyeyi Kütahya Porselen göndermişti. Tekrar teşekkür ediyorum.

Öğleden sonra dubleden de fazla Türk kahvemi içtim. Benim içim günün en güzel anları kızımla beraber sohbet ederken kahvemi yudumlamak. Üstelik kahvemi de o yaptı ;)


Bu arada tüm fotoğrafları mutfak masamda çekiyorum çünkü buranın ışığı çok güzel.

Akşam yemeğimi saat 21.00 civarında yedim. Çünkü kısır beni uzun süre tok tuttu. Bu saatten sonra da sadece 1 kase kıymalı tel şehriye çorbası içtim. Evet çorba yoğun kıvamlı ve kase büyük bir kase ama yanında ekmek yemedim.


Bütün akşam blog yazdığım için başka bir besin tüketimim olmadı ama 1 fincan adaçayı içtim. Gün içinde de ağzıma birkaç tane fındık ve fıstık atmıştım. Onu da buraya ekleyeyim. Başka birşey yemedim. Haa belki 1 tane de kuru kayısı yemişimdir.

grafik dizayn Butikorobo/Rahime Orak tarafından yapılmıştır

Bu arada Cumartesi markete gittiğimden beri hiç evden çıkmadım. Siz de mecbur olmadıkça lütfen evden çıkmayın. Sosyal mesafenizi koruyun, sevdiklerinizi özleyin. Bol bol telefonda konuşun, yazışın, haberleşin. Bu da çok iyi gelebilir... Lütfen evde kalın. Hadi sizin için çok sevdiğim bir şarkıyı buraya ekleyeyim de biraz keyfimiz yerine gelsin. Bir tık lütfen ;)

Ruh ve beden sağlığınız iyi olsun, kendinize iyi bakın...

Diyetisyen Serap Orak

24 Mart Salı 2020

İnstagram için 
https://www.instagram.com/diyetisyenseraporak/
Twitter için  

Corona Günlükleri 2

Merhaba sevgili blog dostlarım,

Bugün yuvaya dönen herkese hoşgeldiniz demek istiyorum :) İyi ki varsınız. Corona salgını tüm dünyayı kasıp kavururken, tatsız, moralsiz, işsiz ve gergin günlerde birbirimize buradan destek olabiliriz. Siz okudukça ben yazacağım, ben yazmazsam mutlaka dürtükleyin :) Evimizde kaldığımız bugünlerde birbirimize çok ihtiyacımız var. Bu süreçte sağlıklı beslenmek ve birisi tarafından takip ediliyor hissi yaşayıp da iştahınızı kontrol etmek istiyorsanız ben buradayım. Bugünden itibaren beslenme günlüğümü de tutacağım. Yiyip içtiğim her şeyi paylaşacağım. Lütfen eleştiri yaparken önce iğneyi kendinize batırın. Diyetisyen de olsam ben de evde sıkılıyor, endişeli, depresif, yalnız ve çaresiz bir takım duygular arasında gidip geliyor olabilirim.

Şimdi neden birden blog yazmaya başladım anlatayım. Sıkıldığımdan değil, evde sıkılmam ben. Danışanlarımdan ve arkadaş çevremden gördüm ki insanlar evde yeme içme alışkanlıklarını esnetmeye başladılar. Instagram paylaşamınlarında kekler, börekler, kurabiyeler uçuşmaya başladı. Bunun sonu diyetisyenin ofisinde randevu almayla sonuçlanır baştan söyleyim. Pek çok kişinin blog sayesinde daha sağlıklı beslenme eğilimi gösterdiğini biliyorum. Bunu daha önce deneyim ettik. O nedenle elinizden tutmaya geldim. Amacım kimseye diyet yaptırmak değil, ben evde neler yiyerek yaşıyorum bunu anlatmak ve bazı fikirlerimi paylaşmak. Biraz ilham kaynağı olabilirsem ne mutlu bana :)

Dün gece çok geç yattığım için (03.30'a kadar Vis a Vis dizisini izledim) Pazar sabahı 10.30'da uyanınca tekrar uyumak istedim. İnci evde yoktu o nedenle erken kalkmamın gereği de yoktu. Gözümü bir açtım saat 13.00'ü geçmiş. Bugün az yemeye kararlıyım çünkü dün gece baya bir sucuk ekmek kaçamağı yaptım. Normalde sarımsak kokmamak için sucuk falan yemiyorum ama tatil günü olunca yaptım bir hovardalık ;) pişman da değilim. Ama bedelini bugün ödemeye kararlıyım.

Geç bir saatte kalınca sadece duble bir kahve ve 1 adet kurabiye ile güne başladım. aslında öğleden sonraya başladım :) Bu kurabiyeleri çok sevdiğimi eski takipçilerim bilir. Zencefilli yılbaşı kurabiyesi olarak yurt dışında satılıyor, bize de o dönemde geliyor. Bana da babam getirmişti. Paketi yeni açtım. Tek tek yerim bunu artık...

İlerleyen saatlerde 1 fincan adaçayı içtim.

Akşam yemeği olarak da zeytinyağlı kabak yemeği, kırmızı lahana salatası, 3 kaşık yoğurt ve 2 dilim tam buğday ekmeği yedim. Eğer öğünde başka bir karbonhidrat kaynağı yoksa asla ekmeksiz yemek yiyemem. Ama eğer bulgur, makarna veya pirinç varsa ekmek tüketmiyorum. Konusu açılmışken 41 yaşına yeni girmiş, 8 yıldır hipotroidi hastası ve 18 yıllık bir diyetisyen olarak glutenle hiçbir derdim yok. Dibine kadar glutenli besleniyorum ama tabi bazıları gibi kafamı karbonhidrata gömmüyorum. Porsiyonu fazla olmadığı sürece glutenli beslenmenin kimseye bir zararı olmaz. Çölyak teşhisiniz varsa o ayrı tabi. Bir takım alerji tedavilerinde de glutene dikkat etmek gerekiyor ama onun dışında bu gluten meselesinden öcü gibi korkmanıza gerek yok. Yine de siz bilirsiniz isterseniz yiyin ama lütfen benim yediğime karışmayın. Çünkü göreceksiniz ki benim glutensiz günüm geçmez.

Bu arada henüz tartılmadım ama geçen hafta 53,5 kg civarındaydım. Yağ oranım da %20 idi. Dünkü sucuktan sonra belki birazcık yağlanmışımdır ama yaşım gereği biraz yağlı olmanın sakıncasını görmüyorum. Bu süreçte kilo almamaya çalışacağım. Hatta sağlıklı beslenmeyi vurgulamayı tercih ederim. Zaten sağlıklı beslendiğim ve porsiyon kontrolü yapabildiğim için bu yaşta bu kiloyu koruyabiliyorum. Siz de başarabilirsiniz.


Yemeğimi güzel bir müzik eşliğinde yedikten sonra eve gelen İnci'yi yıkadım, pakladım. Akşam kız kardeşim kapıdan bir uğradı. Gelirken kek getirmiş sağolsun. Çünkü ben evde asla kek, kurabiye benzeri yiyecekleri pişirmiyorum. Pişirmeyince, evde olmayınca yemiyorsunuz da. Olsa bile kontrolleri yemeyi öğrenmediğiniz sürece her zaman kilo alma riski altındasınız.

1 dilim kakaolu kek ve 1 fincan earl grey çay içtim. Çay sevmediğim için illa ki kokulu, aromalı olmasını tercih ediyorum.

Bu arada fotoğrafını çekmedim ama daha sonra 8-10 adet badem-fındık karışımı attım ağzıma. Gece yatmadan önce de 1 bardak süt içtim. Sütü de normal içiyorum, bana dokunmuyor o nedenle laktozsuz tercih etmiyorum.

Ben bu satırları yazarken maalesef Corona virüsü teşhisi alan vaka sayısı açıklandı. Toplam vaka sayısı 1529, ölüm sayısı 37 oldu. Umarım rakamlar çılgınca yükselmez. Lütfen evde kalın, ne kadar az insanla temas ederseniz o kadar iyi olur.

Ruh ve beden sağlığınız iyi olsun, kendinize iyi bakın...

Diyetisyen Serap Orak

22 Mart Pazar 2020

Sosyal medyada takip etmek için:


İnstagram için 
https://www.instagram.com/diyetisyenseraporak/
Twitter için  

Corona Günlükleri 1 (İçsel yolculuk)

Merhaba sevgili blog dostlarım,

Kaç kişi yuvaya dönecek bakalım? Blog yazmayı ihmal ettiğim bunca zamandır İnstagram üzerinden o kadar çok "artık blog yazsanıza" diye mesaj geldi ki, hep bir köşeye attığım yazma hissime yeniden kavuştum. Özellikle şimdi, tam yazma zamanı çünkü ilerde benim blogum da dahil olmak üzere yazılı bilgi bırakan tüm kaynaklar bu günleri hatırlamamız açısından bize yardımcı olacaktır.

Dünya olarak çok zor zamanlar geçiriyoruz. Corona virüsü sebebiyle bizim ülkemiz de dahil olmak üzere vaka sayısında hızlı artışlara ve ölümlere sahibiz. Bugün an itibariyle Türkiye'de 1236 hasta var ve 30 ölüm gerçekleşti. Kişisel fikrim, yeterince test yapılamıyor yapılsa hasta sayısı artacaktır. Ama önemli olan kayıpların azalması, nasılsa hepimiz bu virüse yakalanıp hastalığı geçireceğiz. Bugün veya 8 ay sonra. Ama bu kadar hızlı yayılıp da hasta sayısının aşırı yükselmesi hastane kapasiteleri ve çalışan sağlık personeli açısından sorun yaratıyor. Virüs yavaş yayılsa hiç bu kadar büyük bir mesele olmazdı. Ölümle sonuçlanması tabi ki kaçınılmaz olurdu ama belki yayılma hızı az olsaydı hastalar hastanelerde daha iyi imkanlar altında tedavi edilebilirdi. Yaşlı nüfusun ve bağışıklık sistemi düşük olan kronik hastalık sahiplerinin çok dikkat etmesi gerekiyor. Bunun için evde kalıp, sosyal mesafe yaratıp yayılım hızını azaltmamız gerekiyor. Ama kime söylüyoruz? Yine kişisel fikrim, bence bir an önce sokağa çıkma yasağı getirilmeli. Toplumun bir kesimine kesinlikle laf anlatamıyoruz. Umre'den geldiyseniz, yurt dışından geldiyseniz lütfen insan içine karışmayın. Düğünlere, arkadaş toplantılarına , taziye ziyaretlerine, kutlamalara, asker uğurlamalarına ara verin. Evet bazı kimseler için hayat devam ediyor çünkü çalışma mecburiyeti olanlar var ama lütfen keyfi olarak gezmelere gitmeyin, 2-3 hafta denizi, sahili görmeyin. Spor yapmayın, koşuya vs çıkmayın, kimse 3 hafta hareketsiz kalsa bişey olmaz. Bir anda herkes egzersiz meraklısı oldu çıktı başımıza!

Size bu süreçte kendim neler yapıyorum biraz bahsedeyim. Sürekli evdeyim, çünkü evimi ve ofisimi birleştirdim. Bu benim açımdan çok büyük bir kolaylık ve ekonomik anlamda mantıklı bir tercih oldu. Hayatım çok kolaylaştı ve küçüldü. Artık daha minimalist yaşıyorum. İhtiyacım olmayan bir sürü eşyayı hayatımdan çıkardım. Gerçekten ihtiyaç duyduğum kadarıyla yaşamaya başladım. Corona virüsü açısından oldukça hijyenik koşullarda yaşıyorum sayılır, çünkü hiç evden çıkmıyorum. Çok az insanla temasım var. Kimseyle tokalaşmıyorum. Sürekli ellerimi yıkıyorum. Danışanlarım gelip gittikçe çamaşır suyuyla her yeri silip, kapı kollarından elektrik düğmelerine kadar steril hale getiriyorum. Bu nedenle alerjim bile hortladı. Seansları yüz yüze yaparken sürekli cam açık çalışıyorum ve 2 metre mesafeli görüşmeye gayret ediyorum. Bazı seanlarımızı online hale çevirdik. Ofise gelebilenleri reddetmiyorum çünkü zaten az kişi gelebiliyor. Gelenlere ilk iş kolonya ikram ediyorum :) Markete gitsem daha çok insanla temasım olur. Bu sebeple internetten düzenli olarak, ihtiyacım olan kadarını sipariş veriyorum. Bu konuda Getir uygulamasını kullanıyorum. Suyumu bile oradan sipariş veriyorum. Bazı temel besinleri stoklamadım ama yedekledim diyelim. Normalde bittikçe almayı seven biriyim ama artık yedekli satın alıyorum. Bununla ilgili ayrıca bir liste yapıp sizinle paylaşacağım. Özellikle sokağa çıkma yasağı gelirse diye evde bulundurmamız gereken besinleri paylaşacağım.

Tabi ki bu durum sosyal ve psikolojik açıdan bazı olumlu ve olumsuz şartlar ortaya çıkarabiliyor. Mesela ben 1 hafta evden çıkmasa da asla sıkılmayan bir insanım o nedenle beni asla etkilemedi. Ama evde çok sıkılanlar var. Naçizane tavsiyem ev işi yapmaya başlasınlar. Hem hareket olur. Bütün dolap içlerini döküp, temizlik yapın ve gereksiz eşyalarınızdan kurtulun mesela. Banyonun fayanslarını silin. Evinizdeki kırık, dökük, eski, onarılmaya ihtiyacı olan yerlere odaklanın, çözüm üretmeye çalışın. Ütü yapın, cam silin, temizlik yapın. Hepsini 1 günde yapmaya çalışın bakalım. Normalde bu işleri yapan yardımcınız varsa onu anlamış olursunuz hem. Kim bilir 1 günde ne kadar çok iş beklediğinizi ve buna aslında hakkınız olmadığını anlamış olursunuz. Öğlen iş yerinizde çıkan yemekleri beğenmediğinizi hatırlayın mesela, hazır bir öğün yemek yemenin aslında ne büyük bir lüks olduğunun farkına varabilirsiniz belki. Okumak istediğiniz kitaplara başlayın, filmleri, dizileri izleyin. Mutfağa daha çok zaman ayırın, hazır yemek yerine, yemek pişirmeyi pratikleştirin.

Sevdiklerinizi özleyin, özlemediklerinizi bir düşünün mesela. Demek ki hayatınızda bazılarına gerek yokmuş. Kimleri kaybetmekten veya bir daha görememekten endişelendiğinizi bir düşünün. Bu anlamda da artık görüşmek istemediğiniz kişiler varsa sosyal mesafe koymaya başlayın. Sanki biraz öğüt veriyormuş gibi oldum ama aslında öyle değil. Birebir yaşadığım duyguları paylaşıyorum sizinle. Çok güzel bir içsel yolculuk yapıyorum. Bu yolculukta yol arkadaşlarım kimlermiş onları anlıyorum. Bana yapılan kötülük veya haksızlıkların altını iyice çiziyorum bu günlerde, onlara bir daha şans vermemem gerektiğini netleştiriyorum. Hayat çok güzel ve anlamlıymış (ki ben her zaman daha farkındalığı yüksek biriydim) bu nedenle hak etmeyene harcanan her an hayatı çöplüğe çeviriyormuş. Ben şimdi bahçe düzenleme çalışmalarıma başladım, o bahçeye herkes kolay giremez artık.

Aynı şey blog yazmak için bile geçerli. Bunu yazarken ne kadar çok zaman harcıyorum biliyorsunuz. Herşeyden önemlisi size kalbimi ve dünyamı açıyorum. Ancak okumayı göze alan kalsın hayatımda. 1 dakikalık instagram postlarına veya anlık hikaye paylaşımlarına ihtiyacım yok benim. Çünkü okumayı ve hayatı paylaşmayı seven ve beni yazmak için yüreklendiren blog dostlarım var. Onlar bana yeter, varsın 10binlerce takipçi görmeyiversin.

Yine çok uzattım ama uzun süre yazmayınca böyle olduğunu biliyorsunuz. Beslenme günlüğümü yayınlamaya devam edeceğim. Böyle evde kaldığımız günlerde hep beraber kilo kontrolümüzü de sağlamış olacağız. Lütfen takipte kalın ve yorum yazın. Çünkü bu da beni yazmaya motive ediyor.

Ruh ve beden sağlığınız iyi olsun, kendinize iyi bakın...

Diyetisyen Serap Orak

22 Mart Pazar 2020


Sosyal medyada takip etmek için:


İnstagram için 
https://www.instagram.com/diyetisyenseraporak/
Twitter için  

22 Ağustos 2019 Beslenme Günlüğü

Bu saatte (00.30) blog yazıyorsam sabah bloga girdiğinde yeni yazı olduğunu gör ve mutlu ol diye :) Eyyy takipçim, blog okurum, tek motivasyonum sensin...

Dün gece saat 03.00'e kadar uyuyamadığım için bu sabah oldukça geç kalkıp geç kahvaltı ettim. Sanırım kahvaltım 11.30 gibi oldu. 1 adet yufka ekmeğinin arasına tel peynir koyup tost yaptım. İçimdeki tost canavarını durduramıyorum.


2 gündür İnci'nin öğünlerini 20 dakika ile sınırlama çalışmalarına başladık. Ayrıca artık 1 çatal bile ben yedirmiyorum. Komple kendisi yiyor. 20 dakika içinde ne kadar yiyebilirse o kadar yiyor. Süre dolunca kalanı önünden alıyorum ve bir sonraki öğüne kadar arada meyve, kuruyemiş veya yoğurt gibi ara öğünler dışında birşey vermiyorum. Artık 6 yaşına geldi ve bu kadar yavaş yemek yemesi çok büyük sorun olmaya başladı. Ben yedirmezsem arkasını da getirmiyordu. Artık tükendiğim için sevgili psikolog arkadaşım (aynı zamanda ofis arkadaşım) Dilek Kılıç'ın bu tavsiyesini nihayet gerçekleştirme yoluna girdim. Eskiden aç kalıyor diye kıyamıyordum ama artık gözüm döndü. Ne kadar aç kalabilir? Ayrıca aç kalsın ki önündeki yemeğin kıymetini bilsin. Mesela bu sabah benim yediğim gibi bir kaşarlı yufka ekmeğin sadece 1/4'ünü yiyebildi. Kalanı yanımıza aldım ofiste öğle yemeği olarak verdim (kalan 3 parçayı 20 dakikalık öğlen öğününde bitirdi)


İnci'yi yıkayıp paklayıp ofise gittim. Büyük fincan Türk kahvem eşliğinde evrak işlerimi yaptım. Aylardır ertelediğim bazı evrak düzenlemelerini yapınca yemek yemeyi atladım. O nedenle şekerim düşünce 4 adet kuru kayısı ve 4 adet yarım ceviz yedim.


İş çıkışı kızımla Migros'a gittik. Alışverişi tamamlayıp eve geldik. O kadar acıktım ki, kötü birşey yememek için kendimi zor tuttum. Markette cipslerden gözümü alamadım. Ama direndim ve satın almadım. Sen de başarabilirsin. Bi dene!


Bugün akşam yine İnci ile farklı menülerimiz var. Ona 3 adet pirzola pişirdim ve havuç salatası yaptım. Tabi ki 20 dakika içinde ancak etlerini bitirebildi (en sevdiği şey olduğu için en hızlı yediği yemek), salataya dokunamadı bile zaman kalmadı.

Kendime de bol kıvırcık salatası (ama öyle böyle bol değil 4 kişilik denebilir) ve 2 parça dondurulmuş uskumru pişirdim. Burda balık daha lezzetli olsun diye bir hile yaptım, bahsedeyim... Balıkları pirzolayı pişirdiğim tavada, çıkan yağın içinde pişirdim. Biraz da zeytinyağı koydum. Hakikaten oldukça lezzetli veya yağlı oldu ama olsun, bugün sağlıklı ve az yedim. Hiç ekmek yemedim zaten yerim kalmadı.


Daha sonra iri bir şeftaliyi 2'ye böldüm. Yarısını ben yedim. Diğer yarısını İnci 20 dakika içinde bitiremeği için (tabaktakinin yarısını yemiştir) kalanları da yedim.


Az önce 1 bardak da soğuk süt içtim. Günde 2 litre süt içebilirim o kadar çok seviyorum. Ama kahveyi sütsüz seviyorum. Sütü sek içiyorum :) (Aaa hakikaten markası da Sek)

Yine dikkat ettim de bugün 1 kez kahve içtim. 3 fincan kadardı ama olsun, 2.ye fırsat olmadı koşturmaktan.

O zaman fotoğraflarını da ekleyip ben yatıyorum. Umarım uyuyabilirim.

Bu arada Berra Antalya'dan döndü bu gece. Annesi sabah bize bırakacak. Yani yarın 3 kız takılcaz. Bana bol şans dileyin ;)

Okuyan ve yorum bırakan herkese çok teşekkür ederim. Ben de yorumları görünce çok seviniyorum. Youtube kanalıma da abone olursanız daha çok sevinirim :)

Sevgilerimle...

Diyetisyen Serap Orak

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...