atasehir diyetisyen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
atasehir diyetisyen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bayramınız kutlu olsun :)

Çooook uzun bir aradan sonra herkese merhaba,

Modası geçmiş olsa da hala blog yazmayı veya blog okumayı sevenler için yeniden buradayım. Belki de denk gelir, bayram sabahı okursunuz diye önce bayramınızı kutlamak istiyorum. 

Öncelikle deprem bölgesinde olan tüm blog dostlarıma geçmiş olsun demek ve baş sağlığı dilemek istiyorum. Yaşadığınız sıkıntıları, üzüntüleri ve travmaları anlamam mümkün değil ama orada hiç akrabam olmamasına ve kimseyi kaybetmememe rağmen ben de burada çok acı çektim. Ayrıca beklenen İstanbul depremi açısından da çok kaygıya kapıldım. Oldu bitti duygularını yoğun yaşayan bir insanım ve bu nedenle hayat bazen benim için daha zor geçiyor. Biraz zor toparladım çünkü pek çok sıkıntıyı bir arada yaşadığım bir dönemden geçiyorum. Keşke biraz daha gamsız bir insan olsaydım veya bu kadar çok emek harcamama karşın hayat bana biraz daha cömert olsaydı. 

Eski blog dostlarım son 20 yıldır ülkeyi yöneten iktidar sahiplerini hiç sevmediğimi çok iyi bilir. Çok uzun yıllardır her seçimde gitmelerini umut ederek oy veriyorum. İlk kez bu seçim için artık eminim. İşte bu nedenle biraz neşem yerine geldi de blog yazmaya başlayayım dedim. 

Neyse ben size biraz hayatımdan bahsedeyim. İnci bu yıl 4. sınıfı bitirecek. Babası 1 yıldır Bodrum'da yaşadığı için bu durumun yarattığı fazla sorumluluğu ve İnci'nin duygusal iniş çıkışlarını yönetmek benim için yorucu oluyor diyebilirim. Ama tabi ki bunu da halledebiliyorum. 

İş konusunda pek hırslı olduğum söylenemez. Sosyal medyayı etkili bir şekilde kullanamıyorum çünkü canım istemiyor. Video çekmek, canlı yayın yapmak falan hiç benlik şeyler değil. Ben genelde geri planda kalmayı seviyorum. Zaten o nedenle blog yazmak hoşuma gidiyor. Ama sektör gereği sosyal medyada yer almam ve bu konuya biraz daha önem vermem gerekiyor. Kendime bu konuda azim ve ilham diliyorum. 

Diyetim konusunda bir itirafta bulunacağım. Depremden sonra fazla atıştırmaktan kilo aldım ve 59 kg'a çıktım. 2 haftadır falan dikkat ederek yeniden 57,5 kg'a inmeyi başardım. 55 kg civarına inersem yazı keyifli geçirebilirim. Kışın 56-57 arasında kalsam da olur. Aslında 3-5 kg fazlasının kimseye zararı olmaz ama hep aynı beden kıyafetim olduğu için biraz kilo alınca yaşadığım sıkışma hissi beni rahatsız ediyor. Yeni beden satın almaktansa kilo vermeyi tercih ederim.

Şimdilik kısa kesip son zamanlarda izlediğim dizime döneyim. Bu aralar bir blog dostumun tavsiyesi ile Gilmore Girls dizisine başladım ve çok beğendim. Ara ara başka şeyler izliyorum ama yumuş yumuş tatlı bir anne kız/mahalle/aile dizisi izlemek istersem o akşamlar Gilmore Girls izliyorum. Baya da eski bir diziymiş ama yaşanılan her olay güncelliğini koruyor. Çünkü aslında herkesin hayatı bazen birbirine benziyor.

Özlem ve sevgilerimle sizi kucaklıyorum. Yazmaya gayret edeceğim, en azından niyetim bu :)

Diyetisyen Serap Orak

20.04.2023

19 Ağustos 2019 Beslenme Günlüğü

Yeni haftaya merhaba!!! Herkesin haftası çok güzel geçsin. Ben blog yazmak üzerine acayip motive olmuş durumdayım. Hemen de 330 kişi oluverdik dün :) harikasınız, çok teşekkürler...

Dün gece yediğim yoğurdun da fotoğrafın ekledim. Başka birşey yemeden yatabildim. Bana bir alkış lütfen ;)


Bu sabah ilk randevum iptal olduğu için kızımla oyalana oyalana hazırlanıp, rahatça kahvaltı ettik. 1 adet yufka ekmeğinin arasına kaşar peyniri rendeleyip tost makinasında ısıttım. Yanında başka birşey yemedim ve kahve içme keyfimi ofise bıraktım.


Ofise gidince duble bir Türk kahvesi içtim. Tabi ki şekersiz. İlk danışanımdan öyle güzel bir haber alarak güne başladım ki bu hafta böyle gider artık ;)

İnci'nin okul kaydı için bir görüşmeye gittik. Temmuz sonundan beri İnci ile bereber gidiyorum ofise. Ben nereye, o peşimde. Bazen "kuyruğum gel" diyorum ben kuyruk değilim diyor :)) Ama görüşme sırasında o kadar uslu durdu ki dönüşte ona aşağıdaki Mc Donalds'tan 1 tane makaron aldım. 1 tane alacağım dediğim zaman asla 2. için ısrar etmez anlayışlı kızım.


Ofise geri gelince evden getirdiğimiz kısırı yedik. Ben yaklaşık 8 kaşık dolusu yedim diyebilirim.

Bir ara kahve yapayım diye düşündüm ama araya hep birşey girdi. İyi bari ara öğün yiyeyim dedim. 4 tane mürdüm eriği yedim. İnci de hem kısır hem de erik yedi.

Bugünki konu mankenim bu :)

Akşam iş çıkışı evimize gidemedik çünkü teyzemiz bizi aldı evine götürdü. Çünkü sıra onun yatak odası mobilyalarını boyamaya geldi. Ailenin beceriklisi olmak da kolay değil canım :) karın tokluğuna işe giriştim. Neyse yemek güzeldi :) Köfte, erişte ve cacık, nam nam nam...


Fotoğraftakilerin tamamını yedim buna ek olarak 1 kase daha cacık yedim.

Dikkat ettim de bu saate kadar hala bir kahve içmemiş olmam tam bir eksiklik. Günde 1 fincan kahve içmişliğim çok nadirdir. Sabırsızlıkla kahve festivalini beklediğimi söylemiştim değil mi? :)

Şu an saat 00.10. Blog yazmayı ancak bitirdim. Birazdan fotoğraflarını da ekleyip yayınlayacağım. Artık başka birşey yemem. Bu akşam acıkmadığım gibi bir de üstüne şiş hissediyorum.

Yarın görüşürüz...

Sevgiler

Diyetisyen Serap Orak

1,44 MB

Yazımın başlığını ne anlama geldiğini takipçilerimden kaç kişi anlayacak bakalım? :) Akranlarım anlamıştır da yeni nesil için tahmin etmesi bile çok zor. Şimdi nerden çıktı bu floppy muhabbeti diyeceksiniz. Cevap veriyorum: taşınacağım için dolap içlerini boşaltıyorum. Taa üniversite yıllarımdan kalma disketlerimi buldum. Bütün ödevlerimizi bunlarda taşırdık. Sığmazdı 2. yi de taşırdık :) Atmaya kıyamamışım, hala saklıyorum. Niye atmaya kıyamadım biliyor musunuz? Çünkü o zamanlar çok havalı olan renkli disketlerden almışım da ondan :) Biliyorsunuz genelde siyahtı. Ama kadın milleti işte, illa renklisini alacak :) Şimdi bu disketleri okuyacak donanım bile yok ama kendisini hala saklıyorum. Şimdi bu saçmalık değil de ne? At gitsin di mi? Yok atamadım. Belki yerleşirken atarım...


Maddi imkansızlıklar nedeniyle ofisi taşırken yeni mobilyalar alma şansım yok. Her zamanki gibi ilerde yenilerim kafasındayım. O ilerdeki günler geliyor ama bir türlü mobilya yenileme sırası gelmiyor. İşim gereği sanki çok şekil takıntım varmış gibi görünebilir ama neyse ki öyle mobilya modası derdinde falan değilim. Bana mobilyam, dekorasyonum veya imajım için gelecek kimse gelmesin hatta. Bu saatten sonra kafası boş insana ayıracak zamanım, emeğim ve sabrım yok zaten. Bu, hayatımın her alanında geçerli bir karar. Gerçekten değişmek isteyen, bilinçli, farkındalığı yüksek insanlarla birbirimizi çekiyoruz zaten. Bundan sonra da öyle olur tahminimce... Tamam tamam kabul ediyorum, biraz daha para kazanıp yeni mobilyalar almayı da kafamın bir kenarında tutuyorum :)

Şimdi bir diyetisyen itirafı geliyor :) ofiste profesyonel vücut analizi cihazım olup da hiç tartılmamama ne diyorsunuz? Bari yeni ofise yerleşince bir analiz yapayım kendime. Yine eski usul kıyafet darlık bolluk hesaplarına göre kilomu koruduğumu tahmin ediyorum. Aslında azcık dikkat etsem de 40 yaşıma biraz kilo verme girsem iyi olur. Tahminimce şu an 57'li bir kiloda olabilirim. 55 olsam fena olmaz aslında ;)

Arkadaşlar kışı atlatmaya az kaldı. Kendinize artık çeki düzen verin. Sonra yaz geldi ben hala fit olamadım diye söylenmeyin. Diyet yapacaksanız Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs aylarını iyi değerlendirin. Bak karşınızda 17 yıllık diyetisyen var, tavsiyelerime güvenin :) Kazakların altında kıvrımları saklamak kolay, bunun tişört mevsimi de var. Dost acı söyler, gerçekçi olun, bahanelere sarılmayın. Bu zamana kadar yediklerinize sayın.

Bu akşamlık vaaz bu kadar, yeterince uyku kaçırıcı olmuştur :) Mide kapasitenizi zorlamayın, 1,44 MB'lık floppy disketleri düşünün. Onlar da daha çok bilgi depolamak isterdi eminim ama kapasite bu kadar :) hadi öptüm, görüşürüz...

Sevgilerimle

Diyetisyen Serap Orak

28 Ocak 2019

Sosyal medyada takip etmek için:

İnstagram için http://instagram.com/diyetisyenserap 

Ofiste 10.yıl

Son 1 haftama bakarsam çok acayip şeyler dönüyor hayatımda diyebilirim. Zaten 3 gün üst üste blog yazmamdan anlaşılmıştır. Yine beyin fırtınaları ve duygu karmaşaları yaşıyorum. Bu da benim için acayip bir motivasyon yaratıyor. Geçen hafta domuz gribi olup evde kendi kendime ölümden döndüğüm için galiba bu hafta hayata ekstra bağlandım sanki :) Tamamen yıkılmadım ayaktayım modumdayım.

Yeni manzaram

Önce fazla uzatmadan uykusuzluk nedenimi açıklayayım. Çok ani bir gelişme ile 1 günde yeni ofis kiraladım. 10 yıldır çalıştığım ofisimden taşınıyorum. Uzun yıllar yalnız çalıştıktan sonra nihayet yoluma psikolog dostum Dilek Kılıç'la devam ediyorum. Bu sebeple 2+1 daireden 3+1'e terfi etmem gerekti. Neyse ki çok uzağa gitmiyorum, aynı binada 18. kata taşınıyoruz. Tüm eski danışanlarıma bilgi vereceğim ama eğer takip edenler varsa 3. kattan 18. kata çıktığımı ilan ediyorum. Bu ofisimde çok güzel, çok kötü, çok yoğun, çok yalnız, çok endişeli, çok mutlu zamanlarım oldu. Yanımda olan, beni destekleyen, benimle gurur duyan ve beni cesaretlendiren tüm yakın dostlarıma, danışanlarıma ve aileme çok teşekkür ediyorum. Hayatımın bundan sonraki kısmında yepyeni bir kapı açtığım için oldukça heyecan duyuyorum. Yine desteğinize ihtiyacım var, umarım yine benimle olursunuz ve kendimize iyi bakmaya devam ederiz...

18. kat manzaram

Taşınma işini bu hafta Perşembe günü halletmeyi düşünüyoruz. Aynı binada olduğu için çok uzun sürmeyecektir diye düşünüyorum. Sonuçta ofiste evdeki kadar çok eşya olmuyor. Kolay olur sanırım. Ofis olduğu için en önemlisi internet bağlantısı vs. gibi işlerin çözülmesi.

Nedense bu seneye çok anlam yükledim. 40 yaşıma 1 ay kala 10 yıllık ofisimi değiştiriyorum. Benim için çok önemli bir değişim olacak. Ayrıca 30'lu hanelerden 40'lara geçiş yapacağım. Acayip derinlere dalıyorum yani. Blog yazmaya 2011 Şubat ayında başlamıştım ve o yıl 32. yaşımı kutlamıştım. Hayat çok acayip ya, yine burdayım sizinle hayatı paylaşıyorum bu sefer 40 yaşıma giriyorum. Ne çok şey paylaşmışız...

Bu arada 40 yaş kutlamam için kendime şöyle fazla vaktimi almayacak ama güzel değişiklik olacak bir tatil imkanı yaratmayı düşünüyorum. Vizesiz bir yere gidebilirim. İşler güçler aksamasın diye 2-3 gün yeter. Şu an aklımda Belgrad var. Başka önerisi olan?

Bugün Pazar olduğu için her çocuklu, çalışan Türk kadını gibi ben de yemek yaptım. Annem sağolsun buzluğa sulu köfte atmış 1 paket, onu ekşili köfte yaptım. Bir de yine annem sağolsun yaz domatesleriyle yaptığı konserveden kullanıp bol domatesli, biberli bir bulgur pilavı pişirdim. Bulgur olarak baş başı bulgur kullandım. Taneleri büyük oluyor hoşuma gidiyor. Glutensiz beslenen tüm dostlarıma selam gönderiyorum ama bu evde glutensiz beslenmek yasak.

Şu anki yaşam tarzım ve yoğunluğum nedeni ile artık her öğün ne yiyorum paylaşmam mümkün değil ama eski hayatımdan çok da farklı değil diyebilirim. Yine de arada bir öğün fotoğrafları çekip paylaşabilirim. Bunun dışında çokça hayatı paylaşmak için burdayım. Yarın görüşmek üzere...

Diyetisyen Serap Orak

27 Ocak 2019


Sosyal medyada takip etmek için:


İnstagram için http://instagram.com/diyetisyenserap 

Utanç yazısı

Evet arkadaşlar bu bir utanç yazısıdır. 18 Şubat 2018'den beri yazmayan blogger diyetisyenin utancını ve mahcubiyetini içermektedir. Yazının devamı iç dökme kısmından oluşacak ve son kısmında yeni umut filizleri yeşertecektir...

6 aydır blog yazmayan bir blogger ne kadar mahçuptur bilmenizi istemem, valla hoş birşey değil :( kimsenin başına gelmesin. Geldiyse de yapacak birşey yok, dünyanın sonu değil ama bir özürü hak ettiniz tabi. Hala takibi bırakmadığınız, merak ettiğiniz, mail ve mesaj yoluyla blog yazmam konusunda cesaret verdiğiniz için ne kadar teşekkür etsem azdır. Yazmadığım günler için de özür dilemeler yetmez.


Önce şu Youtuber olma konusuna gelelim. Evet yalan değil, çok güzel videolar çektik. 6 tane falan biriktirdik ki her haftaya bir video koyalım aksama olmasın (devamını çekecektik, 15 tane olunca yayına başlayacaktık). Bu kadar iyi niyetle yola çıkmışken kışın hastalıklar vs derken onları yayına alamadık. Hala elde var 6 video :) Şimdi yayınlasak çok zaman aşımına uğramış mıdır bilmiyorum ama açıkcası ben bu video işine çok da ısınamadım. Benim olayım yazı arkadaşlar, yazmam lazım.  Şiir, yazı, mektup... Yazmayı seviyorum ben. Öyle kamera önü işleri sevmiyorum. Fark ettiyseniz instagramda da hiç video koymam, kendimi çekmekten hoşlanmam, canlı yayın yapmam. Tarzım değil demek ki. Sinema sektöründe olsam oyuncu olmak yerine büyük ihtimalle senarist veya yönetmen olurdum herhalde :))) illa kamera arkası isterim yani.

Benim youtube kanalım hariç, başka çekimler de yaptık. Şimdilik hala yapım aşamasında olan kolektif bir proje olduğu için açıklayamıyorum ama araya bu projenin çekimleri ve hazırlıkları girince de benim YouTube kanalının işleri aksamadı desem yalan olur. Kısmette ne varsa o oluyor, kendime kanal açıp video biriktirirken kendimi başka bir projenin çekimleri içinde buldum :) O yayına girince haber vereceğim merak etmeyin. Zaten bence çok bomba gibi bir iş olduğu için sosyal medyada duyacaksınız da ;)


"Hadi o iş bitti, sonra ne yaptın Serap, niye blog yazmadın, video çekimlerine devam etmedin?" diye sorarlar insana. Ona da bir cevabım var. Çünkü öyle bir işin içine girdim ki, çıkmam mümkün değil. Belki müsade alırsam onu da açıklarım :) şimdilik süren ve günlük hayatımın çok büyük bir kısmını kapsayan bir iş oldu.

Bende icraat biter mi? Yaz ortasında birdenbire ortaya çıkan bir kitap projesi gündeme geldi, o proje de tamamlanmadığı için henüz açıklama yapamıyorum. Ama bitince hepiniz benim adıma çok sevineceksiniz biliyorum. Sizin beni tanıdığınız kadar ben de sizi tanıyorum çünkü :) Şu an diğer işlerimin yoğunluğundan kitap yazma işi de yavaş gidiyor ama geç olsun güç olmasın di mi?


Eeee ben daha ne yapayım? Artık saçımı bile tarayacak zamanım kalmayınca gittim saçlarımı bile kestirdim :)) gülmeyin, gerçekten zaman ayıramadığım için yaptım. Gayet de iyi oldu pratiklik açısından, özellikle de "En az 10 yaş gençleşmişsin" diye bir yorum aldım ki ben bu gazla 50 yaşıma giderim artık. Yaş 39 olunca 10 yaş gençleşmişsin denmesi 100 tane gül alıp seni seviyorum denmesinden daha güzel biliyor musunuz? :)))


Kendimi işe güce adamamın dışında çok şükür herşey yolunda. İnci ve ben gül gibi geçinip gidiyoruz. İnstagramdan takip edenleriniz varsa zaten herşeyden haberdar oluyordur. Instagram hesabı olmayanlar için de buraya bir "İnci 5 yaşında hatırası" olsun diye çektirdiğimiz fotoğraftan koyayım bari. Anne kız bir maşallahınızı alırız ;)


Hah işte asıl konuya geleyim... Yazmadan duramıyorum. Blog yazmadığım aylarda resmen azap çektim. Benim olayım buymuş arkadaşlar, yazdıkça, ürettikçe, paylaştıkça, iletişimde kaldıkça dallanıyormuşum, çiçekleniyormuşum sanki. O nedenle acaba ben bu yeni moda akımlara uyup da Youtube işine girmesem de gül gibi blogumu yazmaya devam mı etsem? Evet zamanım az ama günlük yazma işinin de keyfi ayrı güzel. Önünde sonunda söz uçar yazı kalır. İç sesimi dinlediğime hiç pişman olmadım.

Belki tam olarak eskisi gibi bir beslenme günlüğü diyemeyiz ama yine de yazarım işte böyle konuşur gibi.

2018 Şubat ayından bu yana hayatınızda neler oldu bitti bir düşünün bakalım... Belki siz de bu postun altına bana bir özet bırakırsınız ;)

Sevgilerimle...

Ailenizin blogger diyetisyeni Serap Orak

13 Eylül 2018
Ataşehir, İstanbul


Sosyal medyada takip etmek için:


İnstagram için http://instagram.com/diyetisyenserap 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...