İstila

Bundan sonra yazılarıma böyle başlıklar koymaya karar verdim. Hem çok anlamlı ve gizemli, hem de çarpıcı olsun diye. Sanki çok az insanın izlediği ve sadece film festivallerinde gösterilen Avrupa filmlerinden biri gibi... Şaka şaka :) az önce tiyatrodan geldim. Oyunun adı "İstila" idi.

Ataşehir'de bitmek bilmeyen Metropol Avm/Residance vs. şantiyesinin içinde DasDas nihayet faaliyete başladı. O kadar mutluyum ki anlatamam çünkü Watergarden'da kapandığından beri sanat damarım kopmuş gibi hissetmiştim. Malum Truman Show tadındaki hayatımda bu kadar yakın bir tiyatro ve konser sahnesinin bulunması benim için çölde vaha sayılır. İyi ki yeniden hayatıma girdin DasDas :)

Yetmedi her haftaya bir etkinlik bileti aldım. Pazar günü İnci'yi "Pi Hanımın Tarifsiz Kurabiyeleri" oyununa götürmüştüm. Bugün kendimi "İstila" oyununa götürdüm. Haftaya arkadaşımı Fazıl Say konserine götüreceğim. Sonra hadi hep beraber "Zengin Mutfağı"... Artık avm mağazalarında değil DasDas sahnelerinde yiyeceğim paraları. Hiç değilse ruhum doyar.

İstila

İstila ile ilgili yorumumu bilmek isterseniz kısaca değineyim... Öncelikle bu kadar çok diyalog ve monolog olan bir oyunda böyle bir performans sergileyen oyuncuları canı gönülden alkışlıyorum ve hatta helal olsun size demek istiyorum. Sonunda siz de ağladınız biz de ağladık, hem de için için ağladık ama çaktırmadık. Konu çok dramatik olmasına rağmen bunca küfürle ve kahkahayla dolu olunca sonuna geldiğimizde duvara çarpmış gibi hissetmemiz de normal oldu tabi. Resmen içimizi kanattınız. Her bir oyuncu muhteşemdi ve hatta devdi diyebilirim. Daha çok tiyatro izleyenler belki daha ayrıntılı yorum yapabilirler ama benim kadar az tiyatroya gidebilen insanlar için çok şey ifade eden bir oyundu. Eve gelip de makinede bitmiş olan çamaşırı asana kadar gerçek hayatımdan koptum diyebilirim.

Ama işte sanatın da sonu var. Evde 1 makine bitmiş çamaşırı asarken dedim ki kendi kendime "Ne o? Az önce DasDas Cafe'de yüksek bar masasında 1 kadeh kırmızı şarap yudumlarken ve hatta Mert Fırat yanımdaki kadınları tanıdığı için onlara selam vermeye geldiğinde beni de onlardan biri sanıp gülümsediği zaman çok havalıydın noldu? Bak yine bitmiş çamaşırları sen asıyorsun :) Haftada 2 akşam çıkma şansım var ve işte o yüzden bu tiyatrodan en çok keyif alanlardan biri ben olmuşumdur. Haa bir de Mert Fırat ona gülümsedim diye mutlu olmuştur herhalde :)))


Şimdi bu saatte bu derin duygularımı sizinle paylaşıyorsam buna azim ve yalnızlık denir arkadaşlar. İkisi de en sevdiğim şeyler. Benimle aynı duyguları paylaşan herkes için yazıyorum. Zaten yazmak böyle birşey, yazdıkça yazıyorsun. Konuşmak gibi yani, uzun uzun konuşacak kimse olmayınca blog yazıyorsun işte. Bence tüm eski bloggerların yazma nedeni budur. Hep derim, kimse boşu boşuna blog yazmaya başlamaz.

Son olarak bugünün acayip sürprizlerle dolu bir gün olduğunu söylemek de isterim. Bazı olaylar bir anda gelişti ve netleşti. İlerleyen günlerde ne olduğunu yazarım. Beni biraz tanıyanlar işle ilgili birşey olduğunu hemen anlamıştır. Beni bu hayatta işimle ilgili yenilik yapmak kadar çok mutlu eden birşey yok sanırım. Yalan valla şu saatte birisi çeyrek ekmek kokoreç getirse ona da çok mutlu olurum :))

Şaka bir yana benim için şans dileyin blog dostlarım, bu sene çok güzel şeyler olacak gibi...

Aranızda yarın yazmaz artık diyenleri duyar gibiyim, azıcık pozitif olalım lütfen :)

Sevgilerimle

Diyetisyen Serap Orak
22 Ocak 2019

Sosyal medyada takip etmek için:

İnstagram için http://instagram.com/diyetisyenserap 

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...